Dr. Hüseyin Hulki Bey, 1917
Hüseyin Hulki Bey, Haydarpaşa Tıp Fakültesinden bundan tam 100 yıl önce 1917 yılında mezun oldu. Ancak mezun olmadan önce okulun 4. sınıfında okurlarken 1914 yılında I. Dünya Savaşı başlamıştı ve Tıp Fakültesi öğrencileri çeşitli cephelere gönderildiler. Bunlardan bir tanesi de Hüseyin Hulki Bey idi. H. Hulki Bey, sınıf arkadaşlarından Reşit Galip Bey ve iki arkadaşı ile birlikte Kafkas Cephesine gönderildiler. Hüseyin Hulki bey yıllar sonra Kafkas Cephesi anılarını yazar A. Şevket Elman'a anlattı ve bu anılar "Dr. Reşit Galip" başlıklı kitabında yayınlandı.
Aşağıda Hüseyin Hulki Bey'in Kafkas Cephesi anılarını okuyacaksınız:
...............
Cihan harbi başladığı zaman biz (Mektebi Tıbbiyei Askeriye) nin dördüncü sınıfında idik. Mektebin tatil olmasına rağmen Maltepe hastahanesine tayin edildik. Fakat Reşit hastahaneye tayininden bir nevi ârü hicap duymuş gibi son derece müteessirdi. Kendisiyle hemfikir olduğu arkadaşlariyle beraber bir içtima tertip eyledi.
Cephede çalışmak zamanının geldiğine ve Türkçülük idealinin Kafkas yollarında tahakkuk edeceğine, eski Tıbbiyelilerin fedakârlıklarını misâl getirerek onlar gibi müsbet sahada cesur ve mefkûreci olmak lüzumuna işaret eyledi. Nutku kuvvetli ve müessirdi. Ve bizi yerimizden oynatmağa kâfi gelmişti. Harbiye Nezaretine bilvasıta yaptığımız müracaat is'af edildi. Bu esnada, devrin Harbiye Nâzırı kabına sığmayan bu ateşli gençleri görmek istedi. Doktor Süleyman Numan Paşa, bizi Enver Paşa'ya takdim etti. Bu vatanperverane tezahürattan çok mütehassis olan Harbiye Nâzırı bize çok iltifat etti. Reşit, mukabele etmek için usulen izin istedi. Gençliğin millî ülkü uğrundaki vazife telâkkisini izah etti. Onun açık, serbest ve cesurane söyleyişini bugün gibi hatırlarım. Merhum, Enver Paşa'nın hayret ve takdirini mucip oldu.
Artık muhakkak gideceğiz. Derhal yola çıkmazsak vatan tehlikededir! Hattâ yirmi dört saat sonra hareket edecek olan Akdeniz vapuruna yetişmekliğimiz lâzımdır. Askerî teçhizatımız bir gün içinde ikmâl olunarak vapura bindik. Sekiz kişi idik.
Şafakla beraber hareket ediyoruz. İskele başında kalanların çılgın tezahurat ve alkışları, Selimiyenin selâm toplaiyle karışıyor. Ve biz sekiz genç, üst güvertede, Reşit'in yazdığı Kafkas marşını söylüyoruz; bir ağız, bir insan ve tek bir kalb gibi söylüyoruz.
Arkadaşımın bu gençlik hâtırasiyle heyecanı aşılanmış, kırbaçlanmış gibi sesi titriyordu.
Evvelâ Polathaneye ve sonra Trabzon'a geldik. Vali Mehmet Ali Bey İstanbul'dan fevkalâde izaz edilmemiz hakkında emir almıştı. Bizi hakikî kahramanlar gibi karşıladılar; Ziyafetler tertip ettiler. Ve ilk defa burada bize tevzi edilen vaziflerimizin başına geçtik. Gürcü komitesi ile müttehit teşkilâtı mahsusada vazife almağa dâvet edildik; Reşit, Hulusi, Behçet ve ben dört kişi teşkilâta girdik. Diğer arkadaşlardan ayrılış ve motörle Hopa'ya hareket!
Artık bilfiil faaliyetteyiz. Muharebelere girip çıkıyoruz. Beşinci Ergaristi kordonu muharebesi. Kora, Maradit işgalleri. Uzun ve ıztıraplı bir sergüzeşt!.
Bir hâtıra: Düşman hududunu geçtiğimiz bir muharebede, Reşit yerden bir miktar toprak aldı. Ve sigara kutusunun içine koydu ve Kâbe toprağı kadar mühim ve kıymetli bir yadigâr demişti.
Reşit sağ olsaydı, teşkilâtı mahsusanın tarihini yazacaktı. Bunlar, bugünkü mülâkatın hedefi bakımından, alelâde tafsilâttan ibarettir.
Daima tekrarlayacağımız bir nokta varsa, o da Reşit'in soğuk algınlığı ve cesaretidir. Bir gün Cerfika'ya hareket emri almıştık. Tahtessıfır 35. Reşitten ilk emoptizi bu yolculuk esnasında geldi. Ciğerlerinden gelen kan o kadar çoktur ki, karın üzerinde kırmızı lekeler bıraktı.
Ben çok telâşa düşmüştüm. Onu kucakladım. Tahtessıfır 35 derece soğukta onun göğsüne kar bastırıyordum. O, fevkalâde bir sükûnet içinde bizi teselli ediyordu.
Bin müşkilâtla ve yolda kucaklaşa kucaklaşa yolumuza devam ettik. Ve bize her adımda azim, cesaret telkin ediyordu. Reşit artık hastalanmıştı. Trabzon'a iade edildi. Fakat iadei âfiyet ettikten sonra bir jandarma taburu ile bir buçuk sene daha Kafkas cephesinde çalıştı.
Tecrübeli bir muharip gibi cesurdu. Zeki ve natuktu. En sıkıntılı zamanlarda lâtif ve spiritüel konuşur ve bize neş'e ve hareket verirdi. Reşit bizim neslin en kuvvetli bir iman heykeli idi!..
...............
Fikirler Mecmuası'ndan; Dr. Reşit Galip. Hazırlayan A. Şevket Elman, Ankara. sayfa: 30-32, 1955.
(makaleyi bana ileten sayın Dr. Eren Akçiçek'e içten teşekkürlerimle)
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder