25 Eylül 2018 Salı

KBB EFEMERASI (179) Samsun'dan bir KBB Hekim ilanı




"İstanbul guraba-i müslimin hastahanesi
Etibba-i Sabıkanından
DOKTOR CEMALETTİN İZZED
Kulak, Burun, Boğaz, Cild ve Frengi hastalıkları  
en son usulüne tevfikan az bir zaman zarfında her gün
Mecidiye Caddesinde Kamer Eczahanesinde
hasta muayene ve tedavi eder. "
.

18 Eylül 2018 Salı

KBB EFEMERASI (178) Yıldız Sağır Dilsiz Okulu



8 Mayıs 1956 tarihli Vatan Gazetesi'nde
Rebia Âkil Ergüven'in
Yıldız Sarayı'nın bahçesinde eski Yaverler Köşkü'nde bulunan ve
180 öğrenciyi barındıran Yıldız Sağır-Dilsizler Okulu'nu anlatan
"Cennetin Kapılarını Açan Sabır" başlıklı bir yazı yayınlandı.
Aşağıda bu yazının kupürünü görecek ve 
yazının tümünü okuyabileceksiniz:

Vatan Gazetesi, 8 Mayıs 1956


CENNETİN KAPILARINI AÇAN SABIR

Bilmem, Yıldız tepesinde eski yâverler köşkünde yerleşmiş bulunan bu müesseseyi hiç ziyaret ettiniz mi? Sessiz sedasız çalışan böyle feyizli, verimli bir ocak az bulunur kanaatindeyim. Mektebin zekî ve sevimli müdürü, çalışmaları hakkında bize uzun uzun izahat verdi. İşin tekniğini anlattı. İşitmeyen yavruların beyninde vücut bulmasına uğraştıkları şekillerin şemasını çizdi. Mektebin tarihçesi hakkında malûmat verdi. Bir eşi İzmir’de ve Ankara’da bulunan bu mektep, 180 öğrenciyi barındırıyor. İçlerinde 27 tane gündüzcüsü var. Ötekilerin hepsi yatılı kalıyor. Burada anadan doğma dilsiz ve sağırlara en yeni metodlar tatbik ediliyor. İlk mektep programı sekiz senede tamamlanıyor. Yani yedi yaşında başlayan öğrenciler ancak on beş yaşında ilk mektep diplomasını alabiliyorlar. Mektebi büyütmek, genişletmek programları var. Çocuk bahçesi sınıfları açmak, kekemeleri tashih kısımlarına girişmek emelindeler. Mektebin arka tarafındaki büyük bahçede bütün bu sınıflar inşa halinde.

Ben, belki de birçoklarınız gibi, dilsizler hâlâ işaretle konuşturulmağa alıştırılıyor kanaatindeydim. Halbuki bilâkis işaretten tamamiyle uzak, sizin benim gibi, herkes gibi ses çıkararak konuşturmak gayesi gözetiliyor. Sınıfları bir bir gezerek neler, ne fevkalâdelikler gördük Yarabbim…

Bütün koridorlarda, hayrın lüzumunu hatırlatan levhalar asılmış. Gerçek cennetin kapılarını açan sabır, hiçbir yerde burası kadar lüzumlu değil…  İşin bir tuhaf noktası şu: Mektepte müdür ve müdür yardımcısından başka, bütün öğretmenler kadın. Burada muhakkak lâzım olan Eyüp peygamber sabrı meğer kadınlara vergi imiş… Erkekler bu haslete bu kadar kat’i bir surette  kabil değil sahip olamıyorlarmış. Esas noktalardan biri de, öğrencinin hocasına sevgi ile bağlanması imiş… Arada kuvvetli bir sevgi bağı olmadan hiç bir netice  elde etmenin imkânı olmadığına bütün öğretmenler kâni…

İlk sınıfta, hoca önündeki yedi yaşında, parlak, zeki gözlü bir yavruya (Siyah) kelimesini öğretiyordu. Çocuk bir elini hocanın çenesi altında tutuyor, bir parmağını ağzına sokmuş, dilin hareketlerini inceliyordu. Sonra söylemeğe çalışarak , parmağını kendi ağzına soktu, diliyle ayni hareketleri yaparak, nihayet siyah kelimesini çıkardı ve bu her talebe ile, her kelime için tekrarlanan modern usul… Çocuk, yavaş yavaş dudak hareketlerini takip ederek ne dediğinizi anlıyor, size biraz tuhaf, biraz boğuk bir sesle cevap veriyor, yâni konuşuyor. İleride cemiyet arasına karışıp mevkiini alabilecek…

Bir sınıfta gramer dersinde bulunduk. Mastarların sigalarını öğretiyorlardı. Yabancı bir lisanı öğretir gibi, hoca sigaları inceliyor, kelimeleri bir bir anlatıyordu.

Resim dersi, bilhassa alâka çekici idi. Kelime ile, lisan ile kendilerini ifade edemiyen  bu yavrularda, olağanüstü bir resim istidadı var. Öyle hareketli, öyle mânalı resimler yapıyorlar ki hayret ettik…

Tarih sınıfında, bir genç kız bize Atatürk hakkında güzel ve yüklü bir iki cümle söyledi. Konuşuşundaki açıklık ve berraklık insanın gözünden yaş getiriyordu vallahi…

Mektebin balerini diye takdim edilen dokuz, on  yaşındaki bir sevimli küçük kız, öyle âhenkli, öyle mevzun jestler ile bir klasik dans gösterisi yaptı ki hayran kalmamak imkânsızdı. Bu yavru, bu ritmi, bu ahengi hep içinde, ruhunda tutuyor bütün tavırları, ayak hareketleri, yüzünün ifadesi, ellerin, kolların kımıldanışları çok güzel ve manalı idi.

Mektebin her tarafını, her noktasını gezdik.  Muazzam bir jimnastik salonları var. Bağırıp, konuşamayan bu yavrular bu salonda hırslarını tatmin ediyor, istedikleri kadar şamata ve gürültü edebiliyorlar.

Zaten çok sessiz ve sakin tahmin edilen bu mektep bilâkis çok gürültülü. Hele ilk sınıfların öğrencileri bütün asabiyetlerini, bütün hırslarını ancak şamata ederek teskin edebiliyorlar…

Mektepteki intizam ve temizlik her türlü takdirin üstünde. Yemekhane, mutfak, her taraf neşeli, temiz ve sade. Hayatta çok zaman,  insanlardan ayrı, kendi dahili hayatlarına çekilip yaşamak zorunda kalacak bu yavrulara, hemcinsleriyle temas imkânları veriliyor. Benliklerini, kişiliklerini izhar gücü temin ediliyor, herkes gibi konuşabilmek saadeti ve neşesi hazırlanıyor.

Üniversite veya yüksek öğretmen mektebi mezunu olan hocalar, ayrıca Avrupalı uzmanlar nezaretinde çalışmış, kurs görmüşler. Hepsinin yüzünde derin ve tatlı bir sabır, sonsuz bir sevgi, talebesini anlamak ve onlara yardım etmek, insanlık yolunda feyizili adımlar attırmaktan yapılmış huzurlu bir ifade var. Müesseseden ayrılırken benim de içimde derin ve hudutsuz bir saygı ve insanlara karşı itimat ve iman vardı.


Rebia Âkil Ergüven
.

11 Eylül 2018 Salı

KBB EFEMERASI (177) Tıp Akademisi KBB Doktorları


Türkiye Tıp Akademisi Osmanlı döneminde İstanbul'da
Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniye adı ile 3 Mart 1867'de kuruldu.
İlk milli Tıp Derneğimizdir. Cumhuriyetin kurulması ile ismi 
"Türkiye Tıp Encümeni" ve 1966'dan sonra da
"Türkiye Tıp Akademisi" oldu.

Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniye'nin kayıtlara geçen ilk KBB Hekimi 1885-86 tutanaklarına göre Şefik Bey olarak görünmektedir. 1867-1911 kayıtları arasında da Dr. Civan Ananyan ve Dr. Ziya Nuri Paşa vardır. Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniye 12 Aralık 1910 tarihinde Darülfünun Tıp Fakültesi Reisi Cemil Paşa'nın (Topuzlu) Riyasetinde toplanmış ve yapılan seçimle Reis-i evvel Hayrettin Paşa ve Birinci Reis-i sâni Ziya Nuri Paşa olmuşlardı. Cumhuriyetin kurulmasından hemen kısa bir süre sonra Cemiyet ismini "Türkiye Tıp Encümeni" olarak değiştirmiş ve Atatürk'ün himayelerinde 1 Eylül 1925  tarihinde "Birinci Milli Türk Tıp Kongresi" Ankara'da toplanmış ve Kongrenin Başkanlığını da  Ziya Nuri Paşa yapmıştır.

Cemiyetin diğer Türk KBB Hekimleri zaman içerisinde şu kişilerden oluşmuştur:

Dr. Şefik Paşa
Dr. Civan Ananyan
Prof. Dr. Ziya Nuri (Birgi)
Dr. Haydar İbrahim Aydar
Dr. Ali Haydar Erel
Dr. Ziyaeddin Maktav
Prof. Dr. Bahri İsmet Temizer
Ord. Prof. Dr. Ekrem Behçet Tezel
Prof. Dr. Sani Yaver
Prof. Dr. Şefik Kayahan
Prof. Dr. Hikmet Altuğ
Prof. Dr. Safa Karatay
Prof. Dr. Emin Burad
Dr. Nureddin Aguşoğlu

 Aşağıda Türkiye Tıp Encümeni'nin
1-3 Eylül 1925 tarihinde Ankara'da düzenlediği
Birinci Milli Türk Tıp Kongresi'nin açılışında
Başbakan İsmet İnönü açılış konuşmasını yaparken
kürsünün sağ tarafında Kongre Reisi
Ziya Nuri Paşa görevi başında görülmektedir.


.

4 Eylül 2018 Salı

KBB EFEMERASI (176) Dr. Cavit Özeri'nin yıllığından


Cavit Özeri, 1938 yılında İçel'in Mut ilçesinde dünyaya geldi. İlkokulu Mut ilçesinde, Ortaokulu Silifke'de, Lise'yi ise Adana Erkek Lisesi'nde tamamladı. 1956-62 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Tıp Eğitimi alan Dr. Cavit Özeri, 1963-1966 yılları arasında sırayla Gaziantep'in Yavuzeli ilçesinde Hükümet Tabipliği; Muş Merkez, Muş'un Varto ve Van'ın Erciş ilçelerinde Pratisyen Hekim olarak görev yaptı. 1966 yılında SSYB Ankara Hastahanesi'nde Tıpta Uzmanlık eğitimine başlayarak, Dr. Abdulkadir Tanyeri Kliniğinde 1966 yılında KBB Uzmanı olmuş ve ayni yıl Uzmanlık eğitimi aldığı Kliniğe Başasistan olarak atanmıştır. SSYB'nın açtığı sınavları başarı ile geçerek 1974 yılında Şef Muavini ve 1979 yılında da Klinik Şef'i olmuştur. Ayni Klinikde 36 yıl aralıksız çalıştıktan sonra 2002 yılında emekli olmuş ve Serbest KBB Uzmanı olarak çalışmalarını sürdürmüştür. Evli ve iki çocuk babası olan Dr. Cavit Özeri, özellikle Otoloji ve Rinoloji konularında çalışmış ve bu konularda çok sayıda bilimsel yayınlar yapmıştır. 
Dr. Cavit Özeri, 4.09.2018 tarihinde aramızdan ayrılmıştır.

Aşağıda onun 1962 yılında mezun olduğu
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezuniyet Yıllığında yayınlanmış
bir fotoğraf, karikatür ve tanıtım yazısını görüyorsunuz:


.

KBB EFEMERASI (175) Dr. İhya Salih İsanç'ın vefatı


Dr. İhya Salih, İstanbul’da doğmuştur. 1900 senesinde Yüzbaşı rütbesiyle Askerî Tıbbiye’den diploma almıştır. Gülhane Tatbikat Mektebinde staj gördülten sonra, Askerî Tıbbiye’de açılan müsabaka imtihanına girerek 1908 yılında Seririyat-ı Üzniye, Enfiye ve Hançereviye Muallim Muavinliğine tayin olunmuştur. Muallim Muavini olarak çalıştığı sıralarda, Gurebayı Müslimin Hastanesinde o tarihe kadar olmayan Kulak, Burun, Boğaz Şubesini tesis etmeye muvaffak olmuş, ayni zamanda o hastaneye fahriyen devam etmeye başlamıştır. 1910 yılında  kendi arzusu ile askerlikten istifa etmiş ve sivil hayata geçmiştir. Sivil hayata geçince Gureba Hastanesine muvazzaf olarak tayin olunan Dr. İhya Salih İsanç, ihtisasını tekemmül ettirmek için 1911 de Paris’e gitmiş, bir sene müddetle devam ettiği Lariboisier Hastanesinden sertifika almaya muvaffak olmuş, ayni zamanda hususi  hastanelere devam ederek o zaman yeni inkişaf etmekte olan yemek ve nefes boruları hastalıkları üzerinde tetkiklerde bulunmuştur. 1912’de İstanbul’a dönünce Gureba Hastanesindeki vazifesine başlamıştır.

Balkan Harbinde önce Vardar Ordusuna Sıhhiye Müfettişi olmuş, sonra da Gülhane Hastanesinde Mecruhi askerlerin tedavisiyle meşgul olmuştur. Askerlikten terhis edilince Gureba Hastahanesindeki vazifesine başlamıştır.  1933’de Guraba Hastahanesinden, İstanbul Çocuk Hastanesi KBB Hastalıkları Mütehassıslığına tayin olunmuş ve 1936’da kendi arzusu ile tekaüt olmuştur. Dr. İhya Salih İsanç,  1927 ve 1931 yıllarında Paris’te toplanan Uluslararası KBB Kongrelerine iştirak etmiş ve kıymetli iki tebliğde bulunmuştur.

Dr. İhya Salih İsanç, Türk KBB Derneğimizin ilk kurucularındandır.
27 Ekim 1960 tarihinde İstanbul'da vefat etmiştir.

Aşağıda bu değerli meslektaşımızın gazetede neşredilen Ölüm İlanını görüyoruz:


(Fotoğraf ve gazete ilanını bana ileten sayın Burak Çetintaş'a teşekkürlerimle)