29 Aralık 2015 Salı

KBB EFEMERASI (51) nurettin sözen'den yeni yıl kartı


Nurettin Sözen, 1937 yılında Sivas'ın Gürün ilçesinde doğdu. Lise eğitimini İstanbul Erkek Lisesinde tamamlayan Nurettin Sözen İstanbul Üniversitesinde 1964 yılında Doktor oldu. Ayni yıl Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde KBB Asistanlığına başlayıp 1967’de Uzman, 1973'de Doçent, 1978'de Profesör oldu. Akademik yaşamında Dekan Yardımcılığı, Dekanlık ve Rektör Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1954 yılından beri siyasal yaşamın içerisinde bulunan Dr. Sözen, 1989 yerel seçimlerinde Sosyal Demokrat Halkçı Parti'sinden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçildi. Beş yıl süreyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Dr. Nurettin Sözen 2002 yılında CHP’den Sivas Milletvekil seçildi ve bir dönem TBMM’de  görev yaptı.

Aşağıda onun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde
gönderdiği bir Yeni Yıl kutlama mesajını görüyoruz:


.

22 Aralık 2015 Salı

KBB EFEMERASI (50) akay metodu ile laryngectomie


Dr. Ali Sevil Akay 1907 yılında doğdu.  1928-1934 yılları arasında İstanbul Askeri Tıbbiye’sinde okudu. 12 Temmuz 1940 yılında Dr. Ziya Nuri Birgi yanında KBB İhtisasını aldı. 1934 yılı sonlarında medresenin adı Üniversite olarak değişmiş, Almanya ve Avusturya’dan profesörler gelmişti. Avusturya’dan o zamanki tıp literatüründe sık sık adı geçen Erick Ruttin KBB Profesörü olarak gelmişti. Sevil beyin anlattığına göre gırtlak kanserli bir hastayı sekiz buçuk saat ameliyat eden Profesörün yaptığı ameliyatı esaslı değişikliklerle bir buçuk saate indiren Sevil Akay buluşunu “Akay metodu ile Laryngectomie” adıyla Almanya’da yayınlattı. Profesör Ruttin, 1935’te Türkiye’den ayrılır yerine Almanya’dan Karl Hellman gelir. 1926 yılında Afganistan kralı Şah Amanullah Han, Atatürk’ü ziyarete geldiğinde söz arasında Afganistan’da Doktor yetiştirecek bir Tıp Fakültesinin Türk Üniversitesince kurulmasına vasıta olması ricasında bulunur. Daha sonra kurulan Tıp Fakültesi’ne gitmek üzere Sevil Akay Hükümet değişimi sonucu öldürülen Amanullah’ın yerini alan Şah Zahir’in gönderdiği Afgan Krallığına ait bir otobüsle Afganistan’a ulaşır. Kral Zahir sinüzit şüpheli kız kardeşinin muayenesi için Sevil Akay’ı Sarayına çağırır. Muayene sonrası ameliyat gerektiğini söyleyince Şah "Hemşirem önce Hindistan’da, iyileşmeyince de Londra’da Profesörler tarafından ameliyat edildi"  der. Sevil Akay: "Her ne olmuşsa olmuş, tekrar ameliyat gerekli" der. Ameliyatı yapar, hastanın tamamen iyileşmesiyle pahası ölçülemeyen hediyelerle Kral kendisine teşekkür eder. 1945 yılına kadar orada görevine devam eden Akay, sağlığının bozulması üzerine 1945 ilkbaharında yurda geri dönmek üzere Kabil’den ayrılır. Ancak henüz Almanlar ve onlara yardımcı olan Japonlarla savaş sürdüğünden altı ay Hindistan’da mahsur kalırlar. Sevil Bey Hindistan’da mahsur kaldığı devreyi de iyi değerlendirmiştir. Tikari Mihracesinin eşini Larygitisten kurtarır. Yurda döndükten sonra İstanbul’da bir süre Darülacezede çalışır. Beyoğlu Eğitim Hastanesi’ne KBB Klinik Şefliğine tayini çıkar. 1952-1974 yılları arasında bu hastanede görev yapar. Sonrasında Amerikan Hastanesinde KBB Uzmanı olarak çalışan Dr. Ali Sevil Akay, 13 Ağustos 2003 tarihinde İstanbul'da vefat eder.
Aşağıda onun 1951 yılında Almanya’da yayınlanan Zeitschrift für Laryngologie-Rhinologie-Otologie Dergisindeki Larinks Kanserinde Larenjektomi Uygulaması” başlıklı makalesinin Almanca metnini ve Türkçe çevirisini okuyacaksınız :



Larinks Kanserinde Larenjektomi Uygulaması

Dr.Sevil Akay, İstanbul

   1941 den beri oldukça basitleştirilmiş bir larenjektomi tekniği uygulamaktayım. Bugüne kadar yaşları 38 ile 72 arasında olan 27 hasta, bu tekniğimizle ameliyat edildi. Sadece yaşları çok ileri ve hastalığın çok ilerlemiş olduğu 4 vakada başarısızlıkla karşılaştık. Geri kalan hastalarda bir nüks ile karşılaşmadık.

Burada hastaların hikâyelerini vs. bir tarafa bırakıp, sadece ameliyat tekniğimizi kısaca tanımlamak istiyorum:
1- Hastanın başı yatar vaziyette ve arkaya doğru pozisyonda, % 0.5 lik Novocainle lokal anestezi  yapılır.
2- Sternumun üst kısmında 3 cm çapında bir daire işaretlenir. (Şekilde görüldüğü gibi) Cilt kesisi buna uygun olarak yapılır.
3- Bu dairenin kenarlarından yukarıya doğru, eğri olarak, birbirinden ayrılan iki cilt kesisi ilave edilir. Cilt adale korunmak şartıyla yukarıya doğru prepare edilir.
4- Adalelerin yanlara çekilmesiyle, larinks üzerinde, orta çizgide insizyon yapılır. Tiroid kartilaj perikondriumu (Septum operasyonundaki sübperikondrial manüplasyondaki gibi) kartilajdan künt prepare edilir, böylece adaleler korunarak larinks serbestlenir.
5- 2. veya 3. Trakeal halka üzerinde, yatay bir kesi ile cilt trakea kenarlarına dikilir.
6- Larinksi besleyen arterler yukarıda ve aşağıda rutin olarak bağlandıktan sonra, larinks serbestlenir. Perikondrium ve adaleler korunur.
7- Burundan özofagusa ulaşan lastik bir kateter konduktan sonra, farinks mukozası, daha sonra perikondrium, adaleler ve cilt sütüre edilir.
8- 2 Gün sadece rektal ve sübkutan beslenir. 7 veya 8. Gün burundaki kateter çıkartılır. Daha sonra tedrici olarak normal beslenmeye geçilir.


Operasyonun 1-1.5 saat sürmesini bir avantaj olarak görüyorum. İyileşme 7 ile 8 günde oluşur. Bir özofagus fistülünün oluşmasından kaçınmak için gerekli herşey yapıldı. Farinks-Özofagus sütürü iyi kapatıldı. Adalelerin korunması sonucu, boyunda önemli bir şekil değişikliği ortaya çıkmadı. Bir kanül taşımak gerekli değildir.

Adres: Dr.Sevil Akay, Selçuk Ap. I 31, Nişantaşı-İstanbul (Türkiye)

(NOT: Almanca’dan çeviriyi yapan değerli meslektaşım Dr. Ümit Evran’a teşekkür ediyorum)
.

15 Aralık 2015 Salı

KBB EFEMERASI (49) dr. mimidyan ölüm ilanı

Dr. Antuvan Mimidyan, 1881 yılında İstanbul'da doğdu. 1905 yılında İtalya Padova Tıp Fakültesi’nden mezun oldu, Torino’da KBB Uzmanlığını aldı ve ayrıca Göz Hastalıkları Uzmanı da oldu. 1908 yılında İstanbul’a geldi. I. Dünya Savaşı’nda 1914-1918 yıllarında Çanakkale, Romanya, Rusçuk ve Batum’da Askerî  Doktor olarak vazife gördü.  1950-1961 yılları arasında İstanbul’da İtalyan, Bulgar ve  Surp Pırgiç Hastanelerinde vazife yaptı ve bu başarıları nedeniyle  İtalya’da Altın Madalya ile ödüllendirildi, Dr. Mimidyan, 5 Ekim 1961 tarihinde İstanbul’da vefat etti. 

Aşağıda Dr. Mimidyan'ın Cumhuriyet Gazetesinin 6.10.1961 tarihili nüshasının 3. sayfasında çıkan Ölüm İlanını görüyoruz:

.

8 Aralık 2015 Salı

KBB EFEMERASI (48) emin burad ihtisası


Prof. Dr. Emin Burad, 23 Nisan 1906’ de İstanbul’ da doğdu. İlk öğrenimimi Ortaköy ilkokulunda, orta ve lise öğrenimini ise Kabataş Lisesinde  yaptı. 1924’te Askeri Tıbbiye’ye girdi ve 1930 yılında Tıp Doktoru diplomasını aldı. Gülhane Askeri Hastanesinde bir yıl stajdan sonra Malatya’da 62.ci alay, Elazığ’da 25 ve 17.ci alaylarda birer yıl başhekimlik yaptı. Uzmanlık eğitimimi üç yıl olarak Gülhane Askeri Tıp Fakültesinde yaptı. Daha sonra Diyarbakır Askeri hastanesinde, Kars Askeri hastanesinde ikişer yıl KBB uzmanlığı yaptı. 1939’ da Gülhane Hastanesi  Kulak Burun Boğaz Kliniğinde iki yıl başasistanlık yaptı ve daha sonra Eskişehir Hava Hastanesinde üç yıl bulundu. Bu görevlerden sonra bir yıl Gülhane askeri Hastanesinde  Profesör muavinliği yaptı. 1946 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Kliniği Doçentliğini kazandı. 1948 yılında Yarbaylıktan istifa ederek Üniversitedeki görevine devam etti. 1951 yılında Uzmanlık bilgisini genişletmek amacıyla Amerika’ya gitti ve üç yıl burada kaldı. 1955 Temmuz’unda Profesörlük sınavını kazanarak Profesör oldu. 6 Mayıs 1976 tarihinde emekli oldu ve aynı yıl vefat etti.

Aşağıdaki resimde onun 1941 yılında İhtisas aldığı Ankara Gülhane Askeri Hastanesinde, o yıl çeşitli branşlarda İhtisas alan Askeri Hekimler arasında toplu fotoğrafta bir arada görüyorsunuz (ayaktakilerden soldan 5. sırada)


.

1 Aralık 2015 Salı

KBB EFEMERASI (47) michel portmann çizimleri

Prof. Michel Portmann

Michel Portmann, 1926 yılında Bordeaux’da doğdu. Bordeaux Üniversitesinde, Kulak Burun Boğaz Uzmanı ve Profesör olarak, Kulak Mikro-cerrahisinde ün yaptı.

Dedesi Emile-Jules Moure da bir KBB uzmanı olarak, Michel Portmann’ın bu branşı seçmesinde rol oynadı. Babası Georges Portmann, ayni konuda dünyaca tanınmış bir KBB uzmanıydı. Eşi Claudine Portmann 24 Eylül 1924 de doğdu ve 21 ocak 2008 de vefat etti. Odyoloji Uzmanı olarak o da Uluslararası bir üne sahipti. Portmann çiftinin üç çocuğundan,  Annie Odyolog; Nathalie  Mimar ve Didier de babası gibi bir KBB Uzmanı olup, Georges-Portmann Enstitüsünün idaresini ve Laryngologie Mecmuasının yayınını üstlenmişti.

Michel Portmann,  Bordeaux Tip ve Eczacılık Fakültesi 1944 mezunu olarak, baştan itibaren ses üreten ve ses işiten organların çalışma ve fonksiyonlarını kendine konu edindi. Bunu takiben 1952 de Bordeaux Üniversitesi ses-işitme Merkezini kurdu. Deneysel işitme Laboratuarı ile uygulamalı araştırmalara yöneldi. Bu bilimsel yönlenmenin başlangıcı olarak çalışmaları Avrupa’da ses-işitme dalında büyük gelişmelere sebep oldu ve 15 den fazla kitap  ve 500 civarında yazısı, bilimsel mecmualarda yayınlandı. 1954 de eşi Dr. Claudine Portmann’la birlikte Duyma ve Konuşma Merkezini kurdu. Bu merkez, işitme engelli bazı çocukların rehabilitasyonu için kuruldu.  Michel Portmann, Fransız devletinin “Chevalier de la Legion d’honneur” nişanı ve değişik ülkelerden yedi Üniversitenin “Onursal Doktor” (Docteur Honmoris Causa) ünvanlarının sahibidir.

Michel Portmann -kendinden öncekiler gibi- 1955 de Öğretim Üyesi ve ayni zamanda dedesinin kurduğu kürsüde Profesör oldu. 1978 de Victor-Segalen, Bordeaux 2 Üniversitesinde fahrî Profesör oldu. Konuşma zorluğunun tedavisi  konusunda Uzman olarak atandı. Bordeaux’daki Deneysel İşitme Laboratuarı’nı da o kurdu. 1954 den beri Kulak Mikro-cerrahisi konusunda öncü uzmanlardan biri sayılıyor. Hatta mesleğini bıraktıktan sonra bile, el maharetini artık resim  sanatında sürdürüyor ve ressamlık artık onun öncelikli bir tutkusu oluyordu.

Ressam Michel Portmann
Dedesi Profesör E. J. Moure ve babası Profesör G. Portmann da resim yapma konusunda aşırı yeteneklerini kabul ettirmişlerdi. Hekimlik aktivitesi dışında, bütün yaşamı  boyunca resim sanatına kendini vakfetmişti. 2005 yılında, ‘Revue de Laryngologie’ yayınlarında basılan ‘Michel Portmann, Ressam’ başlıklı kitabının önsözü eski Başbakanlardan Alain Juppé tarafindan kaleme alınmıştı.

...............

Türkiye'deki bir konferansı sırasında Dr. Michel Portmann, sahneye kara tahta getirtmiş ve tebeşir ile her iki elini de ayni anda kullanarak hem çizimlerini yapıp, ayni anda yazılarını da yazarken konuyu da anlattığına ben şahit olmuş ve kendisini hayranlıkla izlemiştim. Ekteki Michel Portmann çizimleri, 1993 yılında İstanbul'da yapılan Dünya KBB Kongresi’nde büyük üstad Prof. Michel Portmann, bir "Temporal Kemik Disseksiyon Kursu" sırasında Hilton Otelin roof'unda  mastoid kemiğin frezleme işlemini yaparken bir yandan da açıklayıcı iki şema çizmişti. Meslektaşımız Dr. İbrahim Hızalan da  o çizimleri  Dr. Portmann’a imzalatıp saklamak için izin istemiş ve sonra da çerçeveletip saklamıştı. Dr. Hızalan, emekli olurken bu çizimleri Uludağ Üniversitesi KBB Kliniği’nde saklanması için emanet etmişti. Bu çok değerli çizimler halen Uludağ Üniversitesi KBB Seminer Odası’nın duvarında asılı bulunmaktadır.



(NOT: Çizimleri ileten değerli meslektaşım Dr. İbrahim Hızalan'a teşekkürlerimle)

24 Kasım 2015 Salı

KBB EFEMERASI (46) dr. nikolas taptas reçetesi

Dr. Nikolas Taptas

1871 yılında İstanbul’da doğan ve Mekteb-i Sultani (GS Lisesi) yi bitirdikten sonra 1895 yılında İstanbul’daki Mekteb-i  Tıbbiye-i  Mülkiye’den  (Sivil  Tıp  Okulu) mezun olan  Dr. N.  Taptas, 1896’da Paris’e giderek Kulak-Burun-Boğaz  İhtisası yapmıştır. 1897 yılında  KBB  İhtisasını geliştirmek için Halle’de  Schwartze  Kliniği,  Berlin’de Charite Hastanesinde Prof. Fraenkel ve Passow,  Jansen  Klinikleri ve Viyana’da  Prof.  Politzer’in  yanında çalışmıştır.
İstanbul’a döndüğünde Avusturya  St. Georges  Hastanesi  KBB  Uzmanlığına tayin edilmiştir. 1908 yılında Kadırga’daki  Tıp Mektebine  Muallim Muavini  olarak atanmış, ayni  zamanda  Haseki Hastanesi’nde  KBB Polikliniğine devam eden Tıp Öğrencilerinin eğitiminde  rol almıştır.
Osmanlı döneminde  Sultan V. Mehmet Reşat’ın  ve  Cumhuriyet döneminde de Atatürk’ün  özel hekimliğini yapmıştır. 31 Mayıs 1955 tarihinde vefat eden Dr. Taptas, 60 yıl kadar KBB Hekimliği yapmış ve bu süre içerisinde Avrupa’da birçok Uluslar arası Kongreye bildirileri ile katılıp, o dönemde Avrupa’da basılan Tıp dergilerinde çok sayıda ve kaliteli yayınlar yapmıştır.

Aşağıda onun 12 Ağustos 1949 tarihli bir reçetesini görmekteyiz:


Acide Borique  mgr.
Menthol 0,10 cent.
Nitrate D'argent 0,20 cent.
Sulfate de Zinc 0,05 cent.
Sucre de lait (süt şekeri=laktoz) 10 gr.

enfiye (buruna)  renkli şişede

imza
.

17 Kasım 2015 Salı

KBB EFEMERASI (45) 100 yıl önce merzifon sağırlar okulunda


Merzifon Anadolu Koleji 1886 yılında ABCFM (American Board of Commisioners for Foreign Missions) kuruluşu tarafından bir misyoner okulu olarak açıldı. 1907 yılında Merzifon'lu bir Rum kadınının Theodoros isimli sağır ve dilsiz oğlunun eğitimi için, okulun Başkanı Charles Tracy'den yardım istemesi üzerine, Rahibe Galene Philadelpheus'un ABD'de  Massachussetes Clarke Sağırlar Okulu'na iki yıllığına gönderilmesi ve Philadelpheus'un sağır-dilsizlerin eğitimi için  aldığı iki yıllık eğitimden sonra Merzifon'a dönmesi ve Merzifon King School for the Deaf Children ismi verilen okulun  1910 yılında, isimleri Theodoros, Pavlos ve Sophia olan üç öğrenci ile eğitime başlaması ile açıldı. Dudak Okuma yöntemiyle yapılan eğitimler sonucunda iyi sonuçlar alınması üzerine 1914 yılında Okulda 14'ü Ermeni ve üçü de Türk olmak üzere tam 17 öğrenci bulunuyordu. Ancak, 1915 yılında gelişen olaylar sonrasında Merzifon Anadolu Koleji tümüyle kapatıldı. Yukarıdaki fotoğraf, Okulun resmî fotoğrafçısı Tsolag Dildilian tarafından 1915 yılında (bundan tam 100 yıl önce) Merzifon'da çekildi. Bu belge, öğretmen Arshelous Derkaloustian tarafından sağır ve dilsiz öğrencilere dudak okuma yöntemi ile nasıl eğitim verildiğini gösteren mükemmel bir tarihî fotoğraftır. 
(NOT: Bu fotoğraf Türk KBB camiamızda ilk kez yayınlanmaktadır.)
.

10 Kasım 2015 Salı

KBB EFEMERASI (44) dilsizlerin kulaklarını açmışlar


İstanbul'da yayımlanan Resimli Hafta Dergisi'nin 8 Kanûnusâni (Ocak) 1926 tarih ve
19 sayılı nüshasında "Dilsizlerin Kulaklarını Açmışlar" başlıklı bir yazı ve fotoğraf çıktı.
Aşağıda bu yazı ve fotoğrafı ve Türkçe tercümesini yayınlıyorum:


DİLSİZLERİN KULAKLARINI AÇMIŞLAR

İngiltere’de anadan doğma dilsiz iki kardeşten birinin kulaklarını açmışlar, diğerini
söyletmeğe muvaffak olmuşlardır.
Bu harika bahş muvafakiyet bütün İngiltere’de hayret uyandırmıştır. 
Yukarıda resimde gördüğünüz çocuklar henüz ameliyattan çıkan bu mesut yavrulardır.

.



2 Kasım 2015 Pazartesi

KBB EFEMERASI (43) niyazi hüsnü ilanı

Trabzon'da yayınlanan "İkbal Gazetesi"nin 8 Eylül 1336 (1920) tarihli sayısında,
Trabzon'da KBB Hekimliği yapan Dr. Niyazi Hüsnü'ye ait bir tanıtım ilânı çıktı.
Yaşam öyküsünü öğrenemediğimiz Dr. Niyazi Hüsnü büyüğümüzün aşağıda bu tanıtım ilânını ve Türkçe tercümesini göreceksiniz:


Kulak, burun, boğaz
hastalıkları mütehassısı
Doktor
Niyazi Hüsnü
Her gün öğleden sonra Ferah Eczahanesi sırasındaki muayenehanesinde bulunur.
Her saat Ferah Eczahanesinden aranır.

(Efemera'yı gönderen ve tercümesini yapan sayın Dr. Mustafa Çulfaz'a içten teşekkürlerimle)

.

26 Ekim 2015 Pazartesi

KBB EFEMERASI (42) kulağa birşey kaçması


Osmanlı döneminde hilal-i ahmer (kızılay), halkı sağlık konusunda bilinçlendirmek için büyük ve renkli bir poster hazırlatıp, bastırttı. Ülkenin çeşitli yerlerinde asılarak gösterilen bu çizimlerden iki tanesi de kulak ve boğaz yabancı cisimleri ile ilgiliydi. Aşağıda bunun "kulağa birşey kaçması" ile ilgili çizim ve yazısının Türkçe tercümesini sunuyorum:



KULAĞA BİRŞEY KAÇMASI:

Ne yapmalı? Çare: Cam veya kuvvetli bir lastik şırınga ile kulağa ılık zeytinyağı sıkmalı, kaçan veya giren şey ne ise onu ne bir cınbız (Pates-Malkaz) veya Hilal ve ne diğer bir aletle çıkarmaya çalışmamalı; başı yan tarafa eğip, şakak tarafına kısa kısa ve hafifçe vurmalı.


.

20 Ekim 2015 Salı

KBB EFEMERASI (41) boğaza birşey kaçması



Osmanlı döneminde hilal-i ahmer (kızılay) halkı sağlık konusunda bilinçlendirmek için büyük ve renkli bir poster hazırlatıp, bastırttı. Ülkenin çeşitli yerlerinde asılarak gösterilen bu çizimlerden iki tanesi de kulak ve boğaz yabancı cisimleri ile ilgiliydi. Aşağıda bunun "boğaza bir şey kaçması" ile ilgili çizim ve yazısının Türkçe tercümesini sunuyorum:


Boğaza Bir şey Kaçması, Bir şeyin Yutulması, Nasılsa Kazara Yutulan Şeyler:

Ne yapmalı? Çare: Küçük dil temiz bir parmak, kaynar su ile haşlanmış ve gayet temiz bir tavuk tüyü ile gıcıklayarak adamı kusturmalı.


.

13 Ekim 2015 Salı

KBB EFEMERASI (40) nobel ödülü seçiminde bir kbb hekimimiz


Osmanlı döneminde 1900 senesi başlarında Avrupa’da aldığı yoğun Tıp ve KBB eğitimi sonrasında İstanbul’a dönerek modern K.B.B. hekimliği için ilk çalışmaları başlatan Dr. Ziya Nuri Paşa’dır. 1909 yılında Haydarpaşa Tıp Fakültesinin açılması ile Haydarpaşa’da Dekanlık ve Klinik Müderrisliği yapmış ve 1933 yılında da bu görevinden ayrılmıştır. Prof. Ziya Nuri Birgi, 1932 yılında Nobel Ödülü'ne seçilecek adayları belirlemek üzere Türkiye’den seçilen aday belirleme jürisi içerisinde bulunmaktaydı.
Bilindiği gibi Nobel Tıp Ödülleri verme yetkisi Karolinska Enstitüsü'ndeki “Nobel Komitesi”ne aittir. Nobel ödülü adayları, ödüle aday olduklarını bilmezler ve ödülün verilişinin üzerinden 50 yıl geçmedikçe de o ödüle kimlerin aday gösterildiği ve nasıl bir değerlendirme yapıldığı asla açıklanmaz. Ödül hazırlık süreci Eylül ayında Nobel ödülü için “aday önerebilecek yeterlilikte olan kişi ve kuruluşlara” gizli mektuplar gönderilmesiyle başlar. Onlardan gelen isimler üzerine kapsamlı araştırma ve değerlendirmeler yapılır. 
1932 yılı Nobel Tıp ödülü için 1931 yılında Nobel Komitesi’nce İstanbul Darülfünun Tıp Fakültesi'nden beş Müderrise bu mektuplardan gönderilmiştir. Bu Müderrisler: Hamdi Suat (Aknar), Akil Muhtar (Özden), Ziya Nuri (Birgi), Tevfik Recep (Örensoy) ve Saim Ali (Dilemre) dir. (Türk Tıp Tarihi Kurumu)

Bu Hekimlerimize böyle bir mektup gelmiş ve bunların içerisinden KBB Profesörü  Ziya Nuri Hocamız da 15 Ocak 1932 tarihli ve aşağıda örneğini gördüğünüz mektupla Nobel Komitesi’ne Fizyoloji dalında Diabet yönündeki çalışmaları nedeniyle, Paris Tıp Fakültesi Profesörü Marcel Labbé’yi aday olarak sunmuştur.
(NOT: bu belge ilk kez yayınlanmaktadır)


Ancak, 1932 yılında Nobel Tıp ödülü Fizyoloji  dalında “Nöronların Fonksiyonları” konusundaki keşifleri nedeniyle Sir Charles Scott Sherrington ve Edgar Douglas Adrian’a verilmiştir.
Tıp alanında ilk kez bu yıl, yaptığı çalışmalarla Nobel Ödülünü alan Türk Hekimimiz sayın Dr. Aziz Sancar’ı büyük başarısı nedeniyle kutluyor ve 83 yıl önce bu ödülün seçimi için Nobel Komitesi’nce lâyık görülen Prof. Dr. Ziya Nuri Birgi ile birlikte dört Hocamızı da bu vesileyle rahmetle anıyoruz.

Nobel Ödülü resmî sayfası 1932 yılı Aday ve Aday belirleyici belgesi:  
http://www.nobelprize.org/nomination/archive/show.php?id=12413
.

6 Ekim 2015 Salı

KBB EFEMERASI (39) dr. sani yaver'den meslektaşına bilgi notu



Dr. Sani Yaver, 1880 yılında doğdu. 1903’te Askeri Tıbbiye’den mezun oldu. 1911-13 yıllarında Paris ve Bordo Üniversitelerinde Moore’un yanında çalıştı. 1913’te Haydarpaşa Askeri Hastanesi KBB Kliniğini açmıştır. Harplerde çeşitli yörelerde görev yaptıktan sonra 1918’de Gülhane’ye Hoca olarak tayin edilmiştir. 32 tane KBB Uzmanı ve Hoca yetiştirmiştir. Paris, Kopenhag, Madrid, Berlin, Uluslararası Kongrelerine Türk delegesi olarak katılmıştır. Balkan Tıp Birliği Kulak seksiyonu Başkanı olarak Bükreş ve Atina Kongrelerine katılmıştır. Türk KBB Cemiyetini kuran beş kişiden birisidir. 1937 yılında emekli oldu. Sonra Milletvekili seçildi. 1971 yılında öldü.

Aşağıda onun Osmanlıca kaleme aldığı ve bir meslektaşına ilettiği tıbbi bilgi notunun fotoğrafı ile metnini ve bunun günümüz Türkçesine uyarlanmış şeklini bulacaksınız:


Cüyûb-ı cebhe teşekkül etmemişdir. Cüyûb-ı fekkiye serbestdir. Burunda baş ağrısını izâh edecek bir hâl görülememişdir. Hastanın klor ve anemik olmasından münbais baş ağrısıdır. Kanaatim bu şekildedir.

(Frontal sinüsler oluşmamıştır. Maksiller sinüsler serbesttir. Burunda baş ağrısı açıklayacak bir durum görülememiştir. Hastanın klor ve anemik olmasından ileri gelen baş ağrısıdır. Kanaatim bu şekildedir
.

29 Eylül 2015 Salı

KBB EFEMERASI (38) dr. ali haydar'ın meslektaşına kitap sunumu


Ali Haydar Erel, orta boylu, tıknaz, sivrice burunlu ve çabuk konuşurdu. Saçları yana taranmış, bıyıkları kırpık idi. Giritli şivesi ile konuşur, çevresine ve hastalarına karşı gayet nazik davranırdı. 1933 reformunda Üniversiteden ayrıldı. Haydarpaşa Numune Hastanesinde mütehassıs olarak çalıştı ve emekli oldu. Kadıköy'ünde kabinesi (muayenehanesi) vardı. 1974’te öldü. Prof. Dr. Muhittin Erel’in kardeşidir  (Dirim Yıl: 52, sayı 5, 1977)

KBB Uzmanı Dr. Ali Haydar, 1927 yılında meslektaşı Dr. Mükerem Emin ile birlikte yazdıkları "Kulak Burun Boğaz Hastalıkları, Tarifat, Tatbikat ve Tedavileri" başlıklı kitabını Haseki Hastanesi Dahiliye Uzmanı meslektaşı Hasan Vasıf Bey'e imzalayarak takdim etti. Aşağıda kitabın kapağı ve sol üst köşede Dr. Ali Haydar'ın el yazısı ile takdim notunu ve kitap kapağının tercümesini görüyorsunuz:


Haseki Nisâ Hastahanesi Dâhiliye Mütehassısı muhterem ve kıymetdâr kardeşim 
Hasan Vasıf Beyefendi’ye mesâi hatırası   
7-Kânûn-i evvel-928
İmzası

Amelî, Mücmel
Kulak, Boğaz, Burun Hastalıkları
Ta’rifât, Tatbîkât ve Tedâvîleri


Doktor Ali Haydar
Tıb Fakültesi Kulak, Boğaz, Burun Serîriyâtı müderris muâvini, Haydarpaşa emrâz-ı intâniyye ve istilâiyye hastanesi mütehassısı ve Türkiye Tıb Encümeni a’zâsından

Doktor Mükerrem Emin
Tıb Fakültesi Kulak, Boğaz, Burun serîriyâtı birinci muâvini


İstanbul, Tıbbiye-i  Askeriye Matbaası, 
1928

.



21 Eylül 2015 Pazartesi

KBB EFEMERASI (37) dr. yani ilanı


29 Mart 1897 İKDAM gazetesi

29 Mart 1897 tarihli İkdam gazetesinde
KBB Doktoru İstatiyus Yani’nin bir tanıtım ilânı çıkar. 
O gazete ilânının aslını ve tercümesini sunuyorum:


DOKTOR İSTATİYUS YANİ

Viyana’da meşhur muallim Setvarak Uşardor ve Paris’te Muallim Fuvol nezdinde suret-i hususiye de Boğaz, Gırtlak, Burun, Kulak, Akciğer, Bademcik ve bunlara mütedair hastalıklarda kesb-i muamelat etmiştir.
Kuş Palazını, Doktoru Rufeniku’lun usulünce tedavi eder. Boğaz Varisi’ni ve Alil Efranciye ile
boğazda çocukların vecali bademciklerini burunun tafinini tamamiyle tedavi eder.
Akciğer illetini göğüs hastalıklarını, solumağı vezayik nefes hastalıklarını tedavi eder.
Boğazda ameliyat cerrahiye icra ve boğaz hastalıklarını karanlık oda derununda elektrik şalaatı ile muayene ve teftiş eder. Müracaat edecek hastaları saat dörtten yediye Galata’da, Karaköy’de Tramvay İstasyonu karşısında Yorgaki Pastaliki Efendi’nin Eczanesinde ve öğleden sonra Beyoğlu’nda Şişli Caddesinde Yunan Konsoloshanesi itsalindeki üç numaralı hanede kabul eder.

[1] İkdam 29 Mart 1313 (1897) , Sayı: 618

.

15 Eylül 2015 Salı

KBB EFEMERASI (36) kulaklar nasıl temizlenmeli


30 Nisan 1938 tarihli "Modern Türkiye Mecmuası"nda ismi mahfuz (gizli), muhtemelen bir KBB Hekimi tarafından kaleme alınmış "Kulakları Nasıl Temizlemeli" başlıklı ve kulağın temizlenmesine yönelik güzel bir yazı yayınlandı. 
Aşağıda bu yayının sayfalarını ve kolay okuyabilmeniz için tam metnini sunuyorum:



BİRAZ DA HEKİMİ DİNLEYELİM

Kulakları Nasıl Temizlemeli

Yazan: Modern Türkiye Doktoru

Kulak teşrih ve Fizyolojisi: Kulak sedayı almak için sayvan, nakletmek için mecra, kulak zarı, orta kulak ve seda ihtizazlarını duymak için de iç kulak olmak üzere üç kısımdan mürekkeptir. Dış kulak, orta kulaktan tympan kulak zarı denilen ince bir gışa ile ayrılır. Küçük kemiklerden mürekkep bir cihaz sayesinde kulak zarının aldığı ihtizazat kulağın dahiline sevkolunur ve orada sedaya tahavvül eder.
Orta kulak, burun deliklerinin arkasile nefiröstaki denilen bir mecra vasıtasile münasebettedir. Böylece kulağın orta kısmı içinde bulunan hava ile hariçteki hava tazyiki arasında müvazene hasıl olur. Yani tazyik zarın her iki veçhinde de müsavi olur. Fakat bu mecradan burun deliklerinden çıkan mikrop kulakta iltihap ve arıza hasıl edebilir. Kulağın iç kısmı seda ihtizazlarını almağa mahsustur. Buradaki işitme sinirinin son uçları iç kulağa gelen ses ihtizazını dimağa sevkeder.  Fakat biz burada dış kulaktan bahsedeceğiz. Diğer iki kısmın (orta ve iç) hastalıklarının tedavisi mevzuumuzun haricindedir.
Bir huniye benzeyen dış kulağın geniş kısmını sayvan ve dar kısmını da mecra teşkil eder. Mecranın iç tarafı zar ile kapalıdır.  Sayvan gayri muntazam olup girinti ve çıkıntılardan teşekkül etmiştir ki bu girinti ve çıkıntıların vazifesi de hiç şüphesiz seda dalgalarını toplamaktır.
Bu mecra üstüvanî olmayıp beyzîdir. Haricî kısmı gudrufî olup dahilî kısmı sahra denilen gayet sert bir kemiğin içinde oyulmuştur. Bu mecra düz değildir. Haricî delikten ziyade zara yakın bir yerde dirsek teşkil etmiştir. Bu dirsek teşkil ettiği hizada dar bir nokta bulunur. İleride kulaktaki ecnebi maddelerden bahsederken dar noktanın ehemmiyeti anlaşılacaktır.
Kulak zarı yukarıdan aşağı ve dışarıdan içeriye doğru mail vaziyettedir. Küçük kemiklerden müteşekkil cihaz da zara merbutturlar ki dışarıdan aldığı ihtizazları asabı semînin  iç kulaktaki son uçlarına isal ederler.
Mecrayi semî de birçok kıllar vardır. Bunların hepsine bir yağ guddesi merbuttur. İşte mecradaki çıbanlar bu yağ guddelerinin iltihabile hasıl olur.
Bir de ter bezlerine tekabül eden gudde vardır ki sarımtırak, yağlı bir madde ifraz ederek kulak kiri denilen ve bazı arızalara sebebiyet veren tıkacı teşkil ederler.

Mevzuumuzun  esası:  Günlük kulak hıfzıssıhası
Kulağın dış kısmı yüzün sair aksamı gibi her gün temizlenmelidir. İç kısmına gelince: Kemikten ve madenden, kulak karıştıracak firkete, iğne gibi şeylerle kat’iyyen temizlenmemelidir. Bunlar fazla derine gitmek suretile kulak zarını tahriş edebilir. Bundan başka kulak mecrasının derisi çok hassastır, ufak tahrişattan müteessir olur. Bilhassa ucu sivri ve sert aletlerle kulak kaşımak çok tehlikelidir. Küçük parmağın ucuna ılık suya batırılmış bir tülbent sarmak suretile de bu iş görülür. Bu suretle kulağın içi yıkandıktan sonra kuru bir tülbentle silinmelidir.

Kulağa damlalıkla ilâç damlatmak ve kulak banyosu
Bu iki tedavi arasındaki fark kulağa giden mayiin miktarından ibarettir. Damla ile birkaç damla ilaç akıtıldığı halde yıkama ile daha çok miktarda mayi dökmek icap eder. Her iki halde de kullanılacak mayi ılık olmalıdır. Zira mecranın derisi ile zar soğuğa karşı çabuk müteessir olurlar. Damla için ya bir damlalık ve yahut ağzı damlalıklı bir şişe kullanılır. Bunlar evvelce suda kaynatılmak suretile isterilize edilmelidir.

Nasıl damlatılır?
Hasta sağlam olan kulağının üstüne yatar. Böylece mecrası amudî bir vaziyet alarak dökülen mayii içinde tutar. Banyo için evvelce kaynar suda isterilize edilmiş bir kaşık kullanılır. Kulağa ya damlalık ile icap ettiği miktarda ilaç damlatılır ve yahut kaşığın muhteviyatı kulağa boşaltılır. Doktorun tavsiyesine göre 5-10 dakika bırakılır. Yine doktorun tavsiyesine göre bu ameliye günde bir kaç defa tekrar edilir.  Damla veya banyodan sonra ilâçlanan kulağın üstüne yatmak suretile içerideki mayi çıkarılır. Bundan sonra kulağın deliğine küçük bir pamuk parçası konulur.

Kulak kirinin birikerek yaptığı tıkaç nasıl çıkarılmalıdır?
Kulak mecrasında bulunan, kir ifraz eden guddelerin fazla faaliyetleri neticesi mecrada biriken kir adeta bir şişe mantarı gibi kulağın mecrasını tıkar. Bu tıkaç bazen mecranın bir noktasına inhisar edeceği gibi bazen da mecranın bütün kalıbını alarak her tarafını işgal edebilir. Bu tıkaçların bazıları yumuşak, bazıları da çok sert olur.
Tıkaç mevcut olduğu halde havanın ve sesin girmesine müsait bir aralık yer kalmışsa hastada bariz bir rahatsızlık tevlit etmez. Fakat vaktaki kulak temizlenirken tıkacın itilerek daha ileriye kaçırılması, yahut baş yıkanırken biraz su kaçarak tıkacı yumuşatıp şişirmesi ve yahut da şiddetli bir harekat esnasında meselâ atlamak, koşmak gibi hallerde ani denecek derecede birdenbire sağırlık hasıl olabilir. Bu sağırlık alel ekser  kulak uğultusu ile karışıktır. Bu da tıkacın doğrudan doğruya kulak zarını sıkıştırması neticesinde hasıl olur. Tıkacın hacmi  tebeddülâtı havaiye küçülüp büyüyeceğinden oğultu da daimi veya mütenavip olur.
Kulak tıkandığı zaman ilk akla gelen sivri bir aletle açmağa çalışmaktır. Bu ise doğru olmayıp tehlikeli bir iştir. Yukarıda mecranın bir darlığından bahsetmiştik. Tıkacı çıkarayım derken bu dar yere sıkıştırıp ağrılar tevlit etmesi ve hatta zarı bile zedelemek tehlikesi melhuzdur.  Tıkacı çıkarmak için en emin ve tehlikesiz usul güzel ve usulü dairesinde yapılan bir lavajdır.
Tıkaç bazan sadece yıkamakla ihtimal çıkmaz. Bu cihetle evvelce onu yumuşatmak, yerinden oynatmak lâzım gelir. En sür’atli usul, kulak mecrasını oksijenli su ile doldurup biraz bekledikten sonra “lavaj” yapmaktır. Kulağa günde iki defa karbonatlı gliserin damlatmak suretile de bu tıkacı yumuşatmak kabildir. Yalnız evvelkinden daha ziyade zaman ister. Üçüncü gün bir veya birkaç defa lâvaj yapılır. Bu suretle tıkaçlar kulaktan çıkarılır.

Kulağa giden ecnebi maddeler
Kulağa giren ecnebi maddeler ya canlı, veya cansız olur. Bunlardan ikincisi bilhassa çocuklarda görülen düğme, küçük taş parçaları, çikolata kâğıtları, boncuk, fasulye, mercimek ve saire gibi şeylerdir. Canlı olanlar da pire, tahtakurusu, sinek gibi haşaratdır. Kulakta ecnebi bir maddenin mevcudiyeti az çok bir sağırlıkla kendini gösterir. Eğer kulağa giren şey canlı ise kaulata bir hareket vızıltısı hissolunur. Bunlara karşı kulak kirinden hasıl olan tıkaca karşı yapılan ayni tedavi tatbik olunur.
Yine hiç bir suretle kulağa sivri, katı şeyler sokulmamalıdır. Sadece bol bol yıkamamalıdır. Eğer kulağa giren şey canlı bir böcek ise evvelâ kulak mecrasına zeytinyağı dökmek suretile böcek öldürülür. On dakika bekledikten sonra lâvajla dışarı çıkarılır.

Kulağa büyük lâvaj nasıl yapılır?
Her iki halde de lâvaj yarım litreden bir litreye kadar mayi alan bir şırınga vasıtasile yapılır. Bu ameliye bir metre kadar kauçuktan borusu olan bir ihtikan aletile de yapılabilir. Kulağı tahriş etmemesi için şırınganın ucundaki boruya –bunun camdan olması tercih olunur- lâstikten bir uçluk takmak münasiptir. Boyuna uygun gelecek bir leğen veya her hangi bir kap içine lâvajdan dökülen sular boşaltılır. Bir havlu ile omuzlar ve boyun muhafaza olunur.  Kullanılacak su evvelâ kaynatılmış ılık su olmalıdır. İstimal olunan bütün edevat ta kaynar suda isterilize edilmelidir. Bu ameliyat bir kaç kere tekrar edilir ve kulak kirinden hasıl olan tıkaç veya ecnebi madde nihayet kulaktan çıkarılır.
Bundan sonra başı öne iğerek kulak içinde kalan mayii akıtılmalıdır. Sonra pamukla kurulayıp kulağın deliğini ayrıca kuru bir pamukla kapatmalıdır. Gerçi kulak yıkamak meselesi tarif ettiğimiz şekilde basit görünürse de bazı hallarde hastayı iz’aç  edecek nahoş hadiseler de doğurabilir. Yıkama esnasında şiddetli ve müz’iç öksürük, bulantı, baş dönmesi  ve neticede baygınlık görülür. Bu arızaların zuhurunu düşünerek kulak yıkamasını yine en iyisi bir ehline, bir hekime bırakmak daha doğru olur.

Hülâsa kulak vücudü beşerin en hassas, en mühim bir kısmıdır. İyi bakmak, temiz tutmak lâzımdır.

.



8 Eylül 2015 Salı

KBB EFEMERASI (35) ali rıza atasoy reçetesi


Prof. Dr. Ali Rıza Atasoy 1875 yılında Tokat'ın Reşadiye ilçesinde doğmuştur. 27 Şubat 1901- 6.10. 1901 taihleri arasında Gülhanede Alman Profesörlerinden Rider ve Dayke direktörlüğünde bulunan Gülhane Seririyat ve Tatbikat Hastanesine devam ile Emrazı Cildiye ve Efrenciye şubesinde  İhtisas sertifikası da aldıktan sonra  iki sene de Tıbbiye Mektebinde Celal Muhtar Bey yanında bulunarak kıta İhtisas Sertifikası almıştır. 1902 (1318) senesinde Şam Merkez Hastanesinde vazifeye başladı. Bu sırada açılan bir sınava girerek “Şam Mektebi Harbiye-i Şahanesi”ne tayin oldu. Böylece Şam Askeri Hastanesi'nden ayrıldı. Bu görevle birlikte yine Şam'da açılmış olan 1903 yılında Türk Tıbbiye Mektebinde Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı olarak vekalet etti. Dr. Yüzbaşı Ali Rıza Atasoy 10 Temmuz 1908'de Meşrutiyet'in ilanı üzerine izin alarak ailesi ile birlikte İstanbul'a geldi. Bu  sırada bir takım çalışmalar ve başvurular sonucu önce Haydarpaşa Askeri Hastanesi'ne daha sonra da Gülhane Merkez Hastanesi'ne atandı. Bir yıl kadar İstanbul'da kaldıktan sonra 1909'da Kolağası (bugünkü Yüzbaşı ve Binbaşı arası bir rütbe) olarak yeniden Şam’a atandı. Böylece Şam'da ikinci kez görevlendirilmiş olur. Oradaki görevi yine Tıp Okulu'nda Öğretmenliktir. Ancak bu kez Deri ve Zührevi Hastalıklar öğretmenliğine asil öğretmen olarak atanmış ve Kulak Burun Boğaz derslerine de vakâleten girmiştir. Fransızca konuşup yazabilen, Almancaya aşinalığı olan ve Arapça konuşabilen Dr. Ali Rıza Atasoy 15.5.1951de siroz nedeniyle İstanbul'da vefat etmiş ve Edirnekapı şehitliğinde toprağa verilmiştir.

Aşağıda Dr. Ali Rıza Atasoy'un 19.4.1943 tarihli bir reçetesi görülmektedir:


R

Alcool iode %2  haricen

Hidroxi jaune d. Mercury 0.25

Vaseline 10.0   haricen

19.4.1943

(Reçeteyi ileten sayın Dr. Adem Köşlü'ye teşekkürlerimle...)

.

1 Eylül 2015 Salı

KBB EFEMERASI (34) dr. hikmet altuğ'a teşekkür ilanı


Hikmet Altuğ 1914 yılında İstanbul'da doğdu. 1940 yılında  yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. 1943-46 yılları arasında Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde KBB Asistanlığı yaptı. Sonrasında Manisa, Adana ve Erzurum Askeri Hastanelerinde KBB Mütehassısı olarak görev yaptı. Bir yıl süreyle Londra, Edinburgh ve Paris'te çalıştı. 1955 yılında Doçent oldu, 1961 yılında Almanya ve İsviçre'de mikroşirurji konusunda çalışmalarda bulundu. 1963 yılında Profesör oldu ve ayni yıl 5 Temmuzda Dr. Nurettin Sözen ile birlikte Cerrahpaşa Hastanesi KBB Kürsüsünü kurdu. 1967'de Cerrahpaşa'nın Tıp Fakültesi olması üzerine 14 yıl buranın Direktörlüğünü yürüttü. Türkiye Tıp Akademisi Başkanlığı, Balkan Tıp Birliği Başkanlığı ve 2 yıl da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanlığında bulundu. Türkiye'nin KBB Uzmanlık alanında ilk bilimsel dergisi olan "Otolarengoloji Arşivi"ni çıkarttı. 15 Ekim 1981'de Danışma Meclisi Üyeliğine seçildi. KBB ile ilgili çok sayıda kitap ve yayını vardır. Prof. Dr. Hikmet Altuğ 2002 yılında İstanbul'da vefat etti.

Aşağıda sayın Ecz. Turan Ataman tarafından 14 Mart 1964 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan bir ilanla Hocamız Prof. Dr. Hikmet Altuğ ile asistanları Dr. Demircan Akan,
Dr. Nurettin Sözen ve Dr. Fikret Sandıkçı ile Hemşire ve Klinik mensuplarına
teşekkür edilmesini görüyoruz :


.

25 Ağustos 2015 Salı

KBB EFEMERASI (33) dr. mimidyan ilanı

Dr. Antuvan Mimidyan, 1881 yılında İstanbul'da doğdu. 1905 yılında İtalya Padova Tıp Fakültesi’nden mezun oldu, Torino’da KBB Uzmanlığını aldı ve ayrıca Göz Hastalıkları Uzmanı da oldu. 1908 yılında İstanbul’a geldi. I. Dünya Savaşı’nda 1914-1918 yıllarında Çanakkale, Romanya, Rusçuk ve Batum’da Askerî  Doktor olarak vazife gördü.  1950-1961 yılları arasında İstanbul’da  İtalyan, Bulgar ve  Surp Pırgiç Hastanelerinde vazife gördü ve bu başarıları nedeniyle  İtalya’da Altın Madalya ile ödüllendirildi.
Dr. Mimidyan, 5 Ekim 1961 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir. 

Aşağıda da, Dr. Antuvan Mimidyan'ın  1912 yılında İstanbul'da Ermenice yayınlanan 
Azatamart Gazetesinde çıkan bir duyurusunu ve Türkçe tercümesini göreceksiniz: 

Azatamart Gazetesi, 1912




Doktor 
A. MİMİDYAN 
PADOVA ÜNİVERSİTESİ DİPLOMALI
Göz,Kulak, Burun, Boğaz Hastalıkları Uzmanı 
Fransız Saint Benoit Hastanesi'nde uzman
Şahsi Muayenehanesinde her gün 
  saat 9-12 ve 1-4 (A.S. Avrupa Saati) arasında 
hasta kabul etmektedir.
Fakirleri her gün öğlene kadar bedelsiz tedavi etmektedir.
Muayenehane, Pera, Galata Saray,
Dr. Esmeryan'ın eski kiliniğidir. 

(Çeviriyi yapan sayın Rober Koptas'a içten teşekkürlerimi sunuyorum)

.



18 Ağustos 2015 Salı

KBB EFEMERASI (32) tamir edici cerrahi

19 Birincikânun (Aralık) 1934 tarihinde Sedat Simavi'nin çıkarttığı
Yedi Gün gazetesinde Dr. Ali Rıdvan'ın yazdığı ve çeşitli resimlerle 
süslediği "TAMİR EDİCİ CERRAHİ" başlıklı yazıyı aşağıda sunuyorum:




TAMİR EDİCİ CERRAHİ          Yazan: Dr. Ali RIDVAN

Masamız bir yerden öbür tarafa taşınırken kaza ile çarpıp bir yerini zedelediğimiz zaman marangoz çağırırız. Orasını keser, biçer, düzeltir eski haline koyar, üzerine bir de cila çeker. Eğer usta bir tamirci ise masamızın yeniden farkı kalmaz.

Kıymetli bir vazomuz sakatlanırsa bunun da çaresi vardır. İyi bir sanatkâr onu hiç bellisiz tamir edebilir. Kırılanı bozulanı düzeltmek, insanların iyiye ve güzele olan meylinin ezeli bir icabıdır.
Vücudümüz de iyi bir tamircidir. Kudretin harikalı eli bedenimizde hiçbir noksan bulunmamasını büyük bir itina ve alâka ile takip eder;  bıçak, makas gibi kesici aletlerin elimizi, kolumuzu işaretleyivermesi  hiç  de  nadir bir hadise değildir. Kesilen yerimiz kanar, yaranın yeri bir müddet açık kalır ve acır. Fakat gün geçtikçe sağdan, soldan gelen et ve deri orasını örter ve öyle iyi örter ki ekseriya yerini bulmamıza imkan kalmaz. Hücrelerimizin, filosofları secde ettiren kudreti bedenimizde eksik ve çirkin bir nokta kalmaması için her dakika seferberdir.

Fakat  vücudümüze  isabet eden arıza tamiri mümkün olmayacak kadar büyükse, mesela bir parmağımız tamamen  kesildi, yahut kulağımızın bir parçası koptu ise vücüdün bunu tamir ve telafiye iktidarı yoktur. Hekimlikte “ziyaı madde”  dediğimiz  bu hadise  artık bedenimizin o uzuvdan mahrum kalmasını intaç eder.

Vücutte böyle eksiklikler olabildiği gibi muhtelif fazlalıklar ve şekil bozuklukları da bulunabilir. Ötemizde, berimizde çıkan bazı urlar bu kabildendir. Yüzümüzde hasıl olan çizgiler, bedenimizde yağların biçimsiz yerleşmesi sebebile husule gelen endamsızlıklar, kaşımızda, gözümüzde, burnumuzda doğuştanberi  taşıdığımız çirkinlikler… Bütün bunlar düzelmesi istenen fena şeylerdir. İşte esteteik cerrahinin mevzuu bu arızalardır.  Cerrahlığın muhtelif kolları arasında son yirmi seneden beri  en ziyade terakki eden şubenin bu kısım olduğunu iddia etmek yalan olmaz.  Diğerleri yanında  henüz çocuk olan bu cerrahi şubenin kısa zamanda imkâna getirdiği şeyler o kadar büyüktür ki yakın bir istikbal için kendisinden çok şeyler beklemek haklıdır.

Çenesi, alt dudağı, çene kemiği, ağzının zemini, hatta sakallı derisi cerrah tarafından temin edilen şu harp malülünün insanlığa ve ilime neler  borçlu olduğunu takdir edebilmek için onun eski ve yeni suratına bir göz atmak kâfidir.

Boğazımızdan mideye inen uzun hazım borusu hepimizin malûmudur. Herhangi bir sebeple arızaya uğramış olan bu borunun yerine barsaktan bir parça koymakla suretile hayret verici bir ameliyat yapmış olan profesör (Gregoire) ın şu mucizesini   alkışlamamak mümkün müdür?

Bugün barsaktan hazım borusu yapan tamirci cerrahinin elli sene, yüz sene sonra nelere muktedir olacağı basit bir tahminle tasarlanabilir. O zaman hekim elinin; ayağını, kolunu, yahut mesela gözünü kaybetmiş bir insana bu uzuvlarının –yerine yenisini aşılamak suretile verebileceğini pek âlâ kabul edebiliriz. Ve bu, hayal değildir. Bu yeni cerrahî şubesinin çerçevesi  arasına, tabiî teşekkül noksanları da girdi. Ve tashih cerrahîsi ismini alan bu ilim şubesi hünerli ellerde o kadar incelikler ve kolaylıklar kazandı ki bugün normal olmayan bir çehre ile medenî insanların arasında dolaşmayı affedilemez bir kusur olarak sayabiliriz.

.


11 Ağustos 2015 Salı

KBB EFEMERASI (31) güden işitme enstitüsü


İstanbul Galatasaray'da 1963 yılı Şubat ayında açılan ilk Özel İşitme Enstitüsü olan 
"Güden İşitme Enstitüsü"nün o yıllarda dağıtılan el ilanı.
.

.

4 Ağustos 2015 Salı

KBB EFEMERA (30) şefik paşa tanıtımı


Şefik Paşa, 1858 yılında Niğde'nin Arapsun kazasında doğdu. Babası Genel Cerrah Doktor Şakir Efendiydi. Şefik Paşa, İstanbul'a gelince Galatasaray'da kurulmuş olan Tıbbiyeyi Şahane Tıp okuluna girdi ve altı yıl Fransızca Tıp eğitimi gördü.  Hocası Dr. Civani Ananyan Bey'in öğrencisi olarak Paris'e ihtisasa giden Şefik Paşa, 1890 yılında yurda döndü. Osmanlı döneminin ilk bağımsız Kulak Burun Boğaz Kliniğini kurdu ve kliniğin başına atandı. Dr. Şefik Paşa öğrencilerine dersleri Fransızca olarak anlatırdı. Asistanları Dr. İhya Salih Bey, Dr. Sani Yaver Beydi. Daha sonra Profesör olan Dr. Ekrem Behçet Bey de Dr. Şefik Paşa'nın öğrencilerindendi. Dr. Şefik Paşa Osmanlı padişahı II. Abdülhamit Han'ın baş kilercisi Osman Beyin kızı Server hanımla evlendi. Bu evlilikten iki kızı ve bir oğlu dünyaya geldi. Prof. Dr. Şefik Paşa, I. Ferik (tuğgeneral) rütbesinde iken 1915 yılında diyabet hastalığı nedeniyle  57 yaşında,   İstanbul'da vefat etmiştir.

Yukarıda Şefik Paşa'nın fotoğraflı bir tanıtımı görülmektedir. Tanıtım kartının üzerinde Osmanlıca "Mekteb-i Tıbbiye-i  Şâhâne’de emrâz-ı üzniyye ve haçereviyye muallimi mirliva saâdetlû Şefik Paşa" yazmaktadır.