26 Aralık 2017 Salı

KBB EFEMERASI (144) Can Özşahinoğlu'nun Rehberliği



Can Özşahinoğlu, Tarsus Amerikan Kolejini bitirdi.
1958 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'ne girdi.
1964 yılında Doktor oldu.
1967'de Hacettepe'de KBB Mütehassısı oldu.
1972 yılında Doçent ve 1977'de Profesör oldu.
Uzun yıllar Çukurova Üniversitesinde görev yaptı ve
1992-2000 yılları arasında 8  yıl süreyle
Çukurova Üniversitesi Rektörlüğü yaptı. 

Can Özşahinoğlu İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okurken
Türkiye Milli Talebe Federasyonu'nun açtığı
Amatör Talebe Rehberliği Kurslarına katıldı ve
birkaç yıl amatör Turist Rehberliği yaptı.

Yukarıda öğrenci Can Özşahinoğlu'nun
TMTF'dan aldığı Amatör Turist Rehberliği kartını görüyorsunuz.

.

19 Aralık 2017 Salı

KBB EFEMERASI (143) Dermatoloji Kitabında iki KBB Hekimi referansı




1929 yılında Berlin'de Alman Dermatoloji Derneği tarafından yayınlanan "Handbuch der Haut und Geschlechtskrankenheiten" kitabının Şarbon bölümünün incelendiği 296. sayfasında iki Türk KBB Hekimi Ziya Nuri ve Haydar İbrahim referans verilmiştir.

Aşağıda 88 yıl öncesine ait bu referans görülmektedir:



TERCÜMESİ
 İntestinal Anthrax'ın klinik belirtileri şunlardır; hastalık oldukça ani olarak başlar ve  genel  bir huzursuzluk, baş ağrısı, baş dönmesi gibi belirleyici olmayan semptomlarla başlayıp,  daha sonra mide-barsak şikayetleri ile seyreder. Genelde bir deri enfeksiyonu sonrası ortaya çıkan, sekonder intestinal anthrax, hızla  ağırlaşan bir tablo sergiler, safralı, kanlı kusmalar,  zaman zaman yine safralı ve kanlı olabilen ishal görülür. Yine sentral sinir sistemi belirtileri de görülür. Uykusuzluk, sayıklamak yanında akciğer semptomlarına da rastlanabilir. Cilt belirtileri olarak büyük ya da küçük çaplı hemorajiler, nodüller, büller hatta çıban (karbunkel, carbuncle) benzeri oluşumlar segonder bulgular olarak gözlenebilir. Başlangıçta ateş oldukça düşüktür fakat kısa sürede yükselir, nabız zayıftır (KORANYI).
        Mideden kaynaklanmayan, intestinal semptomlar göstermeyen, orofarinkste lokalize,  primer olarak mesela tonsillerde yerleşmiş,  difteri benzeri bir karakteri olan, boğaz ağrısı, yutkunma ve solunum zorluğu ile seyreden bir formu da mevcuttur.  (VARRST, MEYER, ZIYA NOURY ve.HAIDAR (İBRAHİM)). Doğal olarak bu vakalarda enfeksiyonun intestinal kaynaklı mı yoksa inhalasyon (solunum) kaynaklı mı olduğunu ayırt etmek hiç de kolay değil hatta imkansızdır. (Bkz.GLAS

(Tercümeyi yapan değerli meslektaşım Dr. Ümit Evran'a içten teşekkür ederim)
.

12 Aralık 2017 Salı

KBB EFEMERASI (142) Fabia Secunda'nın şükranı



Yukarıda görülen parlak bronz kulak kabartması
Anadolu'nun ilk tedavi merkezi olan Bergama Asklepionu'nda,
Tanrı Asklepios tarafından herbal ilaçlarla uyutulup,
telkin yapıldıktan sonra kulak sorunu düzelen
Fabia Secunda isimli bir kadın tarafından 
adak niyetiyle ve şükranlarını belirtmek üzere sunulmuştur.

(Fotoğraf ve bilgileri ileten meslektaşım Dr. Elefterios Ferekides'e teşekkür ediyorum)

.

5 Aralık 2017 Salı

KBB EFEMERASI (141) Cihat Borçbakan'ın Lise bitirme notları



Cihat Borçbakan 1912 yılında Afyon'da doğdu. İlkokulu Ankara'da Taşmektep'te bitirdikten sonra Bursa'da Işıklar Askeri Lisesine girdi ve 1931 yılında bu Liseyi bitirdikten sonra ayni yıl İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne girdi.

Aşağıda onun Bursa Işıklar Askeri Lisesi'ni bitirdiğinde 1931 yılında aldığı Mezuniyet Belgesini ve bitirme notlarını görüyorsunuz:


Cevat oğlu Cihat Bey-Afyon,  Apolet No: 930-931

Birinci ve ikinci Sömestre Notları:
Beden Terbiyesi: 4 ve 5, Tabiyat: 4 ve 4, Kimya: 3 ve 4, Fizik: 4 ve 5, 
Kozmoğrafya: 2 ve 3  Mekanik: 3 ve 3,  Müsellesat (trigonometri): 4 ve 5,  
Cebir: 5 ve 5  Hendese: 2 ve 5,  H. Nazari: 4 ve 5,  Coğrafya: 5 ve 5,  Tarih: 5 ve 4,  
Hazırlık: 3 ve 4  Felsefe: 4 ve 5,  İçtimaiyat: 5 ve 5,  Edebiyat: 4 ve 3     

Bitirme Notları:
Beden Terbiyesi:5  Tabiiyat:5   F.Kimya:5  Riyaziye:5  T.Coğrafya: 4  Hazırlık:4  
İcti.Felsefe:5   Lisan:4   Edebiyat:5 

(NOT: notlar 5 üzerinden değerlendirilmektedir)

.

21 Kasım 2017 Salı

KBB EFEMERASI (140) 120 yıllık bir not



İstanbul'dan Göz ve KBB Hekimi Dr. Papanikolau'dan
kendi reçetesine yazılmış
15 Kasım 1898 tarihli bir not :

"İstanbul, 15.XI.1898

Yarın acil bir işim olduğu için, elektrik cihazımın doldurulmasını (bakım ve kontrolü) 
tekrar iki gün sonraya ertelenmesini bir kez daha isterim.
Sizden her defa, sizleri benim aksi kararlarımı okumaya zorladığım için özür dilerim.
Size minnettarım.

İmza "

Reçetenin sol üst köşesinde Osmanlıca başlığın çevirisi:
Doktor Panayot Papanikolau
Göz Kulak Burun ve Gırtlak Hastalıkları Mütehassısı

Reçetenin sağ alt köşesinde Osmanlıca yazının çevirisi:
Beyoğlunda Anadolu Çarşısında 11 numaralı daire-i mahsûsasında öğleden sonra saat 9'a kadar

(Yunanca'dan çeviriyi yapan meslektaşım Dr. Eleftherios Ferekidis'e
ve Osmanlıcadan çevirisini yapan meslektaşım Dr. Şeref Etker'e  teşekkür ediyorum)

.

14 Kasım 2017 Salı

KBB EFEMERASI (139) Dr. Ali Mahmut Kenter



Dr. Ali Mahmut Kenter, 29 Mayıs 1926 tarihinde İstanbul'da doğdu. Dr. Ali Kenter, Tıp Diplomasını 1951 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden aldı. 1953-55 yılları arasında Amerika'da Cleveland Clinic'de KBB Asistanı olarak çalıştı ve KBB Uzmanlığını aldı. İki yıl da Boston Şehir Hastahanesi'nde çalıştıktan sonra Connecticut'daki Danbury kentine yerleşti. Orada 1998 yılına kadar Özel Muayenehanesinde çalıştı ve 1 Mayıs 2011 tarihinde 84 yaşında Danbury'de vefat etti.

Dr. Ali Mahmut Kenter, tiyatro sanatçıları Müşfik Kenter ve Yıldız Kenter'in ağabeysi idi.




Dr. Ali Mahmut Kenter (ortada) kardeşleri Müşfik ve Yıldız Kenter ile birlikte

Aşağıda Dr. Ali Mahmut Kenter'in 
1951 yılında göçmen olarak ABD'ne gittiğinde
Eşi Grazina Kenter ile birlikte 
Ellis Adası Göçmen Bürosundaki kaydını
(yukarıdan itibaren 8 ve 9. sırada)
ve daha aşağıda onun kartvizitini görmekteyiz:



.

7 Kasım 2017 Salı

KBB EFEMERASI (138) I. Milli Türk Tıp Kongresi



Türkiye Tıp Encümeni, Cumhuriyetin kurulmasından sonra ilk Türk Tıp Kongresi'ni 
1-3 Eylül 1925 tarihinde Ankara'da topladı. Cumhuriyet tarihimizin ilk Tıp Toplantısı olan bu Kongreye yurdun dört bir yanından 592 Hekim katılmıştı.

1 Eylül 1925 günü Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın huzurunda ve Millet Meclisi binasında Başvekil İsmet Paşa'nın "Birinci Milli Türk Tıp Kongresinin küşad olunduğunu beyan ederim" sözleriyle açtığı bu Kongrenin Reisliğini KBB Hekimi Müderris Ziya Nuri Paşa yapmıştı.

Başvekil İsmet Paşa'nın Kongrenin açılış konuşmasını yaptığı sırada çekilen yukarıdaki fotoğrafta kürsünün sol tarafında Kongre Reisi KBB Hekimi Ziya Nuri Paşa, sağ tarafında ise Müderris Tevfik Salim Paşa ve Müderris Abdülkadir Lütfi Paşa (Noyan) görülmektedir.

Doktorlardan başka hiçbir meslek grubunun katılmadığı bu Kongreye Ankara'dan Dr. Namiye Hanım ve İstanbul'dan Dr. Hayrünnisa Hanım olmak üzere iki kadın hekim de katılmışlardı. Kongre nedeniyle Halk Fırkası binasında Röntgen filmleri ve Tıbbi alet ve müstahzaratı (ilaçları) içeren bir Tıp Sergisi de açılmıştı.

Aşağıda Kongre Reisi Ziya Nuri Paşa'nın
bu Kongre için hazırlanmış Kimlik Kartı görülmektedir:



( Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal himaye-i mazharıyla
I. Milli Türk Tıb Kongresi, 1-3 Eylül 1925
azasına mahsus Hüviyyet Kartı )
.

31 Ekim 2017 Salı

KBB EFEMERASI (137) İstiklâl Madalyalı KBB Hekimlerimiz


Kurtuluş Savaşı'mızda yararlılık gösteren asker ve sivillere, Kurtuluş Savaşı sırasında Milletvekili olarak görev yapanlara, savaşa katılan Alayların Sancaklarına, Erzurum ve Sivas Kongrelerine katılanlara, 1 Mayıs 1926 tarihinde çıkartılan 869 sayılı özel bir yasa ile İstiklâl Madalyası verilmesi kararlaştırılmıştı.

Bu yasaya göre, İstiklâl Madalyası almış olan KBB Mütehassısı Hekimlerimiz şunlardır:

Dr. Mustafa Mazhar Tan (1880-1943)
Dr. Naci Kâzım Doğancı (1892-1943)
Dr. Hüseyin Hulki Cura (1893-1982)
Dr. İhsan Duydal (1895-1947)
Dr. Sami Kulakçı (1898-1959)
Dr. Yusuf Balkan (1899-1970)
Dr. Avni Birhekimoğlu (1900-1963)
Dr. Sadi Rasim 

Bu sekiz KBB Uzmanı Hekimimizi de saygılarımızla anıyoruz.
.

24 Ekim 2017 Salı

KBB EFEMERASI (136) dr. orhan sunar reçetesi


Prof. Dr. Orhan SUNAR, 1929'da Trabzon'da doğdu. 1947'de Trabzon Lisesi'ni bitir­di. 1954'te İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. İhtisası­nı 1959'da tamamladı, 1966'da Doçent ve İ973'te Profesör oldu. İngilizce bilir. Çocuk sağırlığı, gürültü problemleri ve immünoloji üzerinde bilimsel çalışmaları vardır. Dr. Orhan Sunar 1994 yılında aramızdan ayrıldı. 

Aşağıda onun 1978 yılında Muayenehanesinde bir hastası için yazdığı ve
Becozym-C, Supradyn ve Dolviran'dan oluşan
bir reçetesini görmektesiniz:

.

17 Ekim 2017 Salı

KBB EFEMERASI (135) burun meseleleri ve sahibleri


 Ahmet Rasim, 1864 yılında İstanbul'da doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni bitirdi. 50 yılı bulan yazı hayatında Tercümanı Hakikat, Saadet, İkdam, Sabah, Malûmat, Servet, Tanin, Hak ve Tasvir-i Efkar gazeteleri yazarlıkları, Güneş, Gülsen, Sebat, Say ve Servet-i Fünûn, Resimli Gazete, Musavvar ve Malûmat dergilerinde yazılar yazdı. Müzisyen Tatyos Efendi’nin bestelediği Uşşak makamındaki Bu akşam gün batarken / Sakın geç kalma, erken gel dizeleri ile başlayan güftesi günümüze kadar gelen eserlerindendir. 
Ahmet Rasim, 1932 yılında 68 yaşında İstanbul’da ölmüştür.. 

Aşağıda onun Ankara’da yayınlanan Hakimiyet-i Milliye gazetesinin 4 Eylül 1926 tarihli sayısında çıkan "Burun Meseleleri ve Sahibleri" başlıklı makalesini yayınlıyoruz:


‘Burun meseleleri ve sahibleri’   Ahmed Rasim

Geçende Akşam’da Amerika’da Miss Tortoni namındaki bir kadının burun derdine düşerek evvelce üç defa yapdırdığı ameliyat ile burnunu üç şekle koydurduğu, dördüncüsünü yapdırmak üzere bulunduğunu haki musavver bir makale var idi. Miss Tortoni’nin burnunun girdiği şekillere bakılacak olursa bunlardan birinin bizim kemer, diğerleri de çekme, geyik dediğimiz burunlardır. Dördüncü ameliyatdan sonra alacağı şekil ise, resimde görüldüğüne nazaran hurma denilen nevidendir.

Az buçuk düşünülecek olursa, bizlerde de ötedenberi bir burun meselesi var olduğunu tasdik edebiliriz. Fakat bizdekiler, bir kaza neticesi olarak kırılub kopanlar, tabii vaziyetinden herhangi bir sebeb-i harici tesirile inhiraf edenler, frengi neticesinde düşenler müstesna olmak üzere, yaradılış, doğuş hadiselerile almış oldukları şekillere, isimlere tabi burunlardır. Bundan maada, ‘burun’ hadd-ı zatında simanın başlıca mütemmim azasından olmakla bunun söz söyleyişlerde teessür, gazab, ferah, sürur, tekebbür, acı, sancı duyma, durgunluk, red, taleb ve emsal-i infiaalat ve tahassüsata, koku alma, sümürme [yutkunma] gibi müşteheyata aid haller, hareketler, işmizazlar, tahrikatla girdikleri biçimlerde lisan nokta-i nazarından ayrıca bir tabiiyeti vardır.

Bizde burunlara şekil, biçim itibarile alelade hurma, pat, gaga, kemer, kartal, karga, koç, kılınç, çekme, patka, sivri, patlıcan, cici, etli, hörgüclü, eğri, sarkma, geyik, yassı, şiş… ilh isimler verilmişdir. Ne zamanlar gördük, geçirdik ! Devr-i İstibdadda hakan-ı merhum Abdülhamid’in burnunun büyüklüğü hasebile gizli, açık tarizata meydan verilmemesi içün ‘burun’ kelimesini yazılarımızın arasına sokamazdık. Hatta o devrin yeni yetişme yazı heveskarlarından Yunanistan’daki meşhur Mataban [Matapan] Burnu’nun Bahri-sefide uzanışını musavver bir fıkrasından dolayı uzun uzadıya istintaka uğramış, Sansür Hıfzı Bey[den] şiddetli azarlar işitmiş idi. Merhum Midhat Paşa rüfekasının Abdülaziz’in halli
ve katli mahkeme-i meşhuresi münasebetile Midhat Paşayı telinen tanzim etdiği kaside-yi hicviyenin bir mısraında ‘efendi patlıcanı’ tabirini kullandığından dolayı – kasidesinin caizesini almağla beraber – mabeyince tevbih edildiği işidilmiş idi !

Bilmem kim idi, iyice hatırlayamıyorum, mecmuaların birinde münteşir bir manzumesinde:

Uzandı ağzıma girdi bu efendi müçinem
Açıldı burnumu yutdu dehan-ı şir nem
mi demiş, yoksa bu mealde burun ile ağızdan mülhem olarak böyle bir beyit mi okumuş,
her ne ise, şairi yakalayınca Hasan Paşa karakoluna götürmüşler, oradaki bi-perva müstantiklerden biri bu beyti okuya okuya ayağa kalkarak zavallının burnunu parmaklarile çekerek ağzına doğru çekmiş, müteakiben dudaklarını ayırarak burnuna doğru kaldırmış:
– Bu beytin manası bu mu idi ? diyerek bir de şamar sallamış.
– Bir daha burnunla, ağzınla [bok] yeme, hitab-ı müstekrehiyle beraber koğmuş !!
Bu cinsden daha ne kadar tevkifat, tevbihat, mücazat istersiniz ?...

Gelelim bahse:
Tahta burun, yapma burun, bunların takma sınai burunlardan olduğu besbellidir.  
Devr-i Hamidide biraz Bulgaristan komiserliğinde bulunmuş olan Gazban Efendi namındaki Ermeni takma burunlu idi. Geyik burun, burunsuz tabirleri maluliyet ifade eder.

Ben her nedense lisanımızın gerek aza ve cevarihe aid olsun, gerek mevalid-i sülüsiden her kelimeye münasebet alsın ve yahud bir müstakbel mechulda bile tertib ve telif edebileceği kaviyyen taht-ı şübhede bulunan kamusuna dahil olub sıkca istimal edile edile kağşamış kelimelerden bulunsun, bunların haiz bulundukları elastikiyete şaşar dururum. Güya, istiareler, mecazlar, tevriyeler velhasıl manevi, elfazı bilcümle sanayi-i edebiye bunları kullanmasını bilen erbab-ı ihtisas ile burun buruna oturuyorlarmış gibi gizlemek istenilen mefhumu gizlerler, izhar etmek icab eden medlulleri apaç açık meydana atarla. Mesela ‘burnu büyük’ ile ‘büyük burunlu’ terkiblerinden her ikisinde de ifade etdikleri manaca hem yekdiğerine mütekarib, hem de mütebaid birer vaziyet aldırmak mümkündür. Diğer tarafdan ‘burnaz’ büyük burunlu demek olmağla beraber nadiren müstameldir. Fakat ‘ebul-burun’ tabir-i garibi burnun eğriliğinde terede mahal virmeyecek derecede sarihdir. ‘Burunduruk’,
‘burunsalık’ hayvanların burunlarına urularak kelepçe ve kafes gibi manalara alem olmuştur.
‘Burnu havada’ önüne bakmaz, başı yukarı şahsi muarrifdir. ‘Sivri burun’ palamut envaından toriğin büyüğü, altı parmağın küçüğü olan lakerdalık balıkdır. ‘Çiçeği burnunda’ taze ve henüz kemale ermemiş kabak ve emsali sebzelere söylendiği gibi, ‘çiçeği burnunda gebe’ de denilir ki, matufünaleyh olduğu kadının gebeliğinde şübhe kalmamış demekdir.

Bu kelimenin bazı Türkçe masdarlarla birleşdiği zaman da iras etdiği manalar da oldukca şayan-ı dikkat hususiyetler beyan eder: Burnunu kaldırmak, burun kırmak, burnu kırılmak, burun sürmek, burun sürtmek, burun şişirmek, buruna kokmak, burnu sokulmek, burnuna girmek, burnunun kökü, direği sızlamak, burnunun direği kırılmak, burundan düşmek, burnundan düşmek, burnunu sokmak, burnundan tutulmak, burnundan tutmak, burun peyda etmek, buruna ekmek, buruna hırızma, halka takmak, burun çekmek, burun silmek, burun buruna oturmak, burnundan gelmek, burnunun doğruluğuna gitmek, burnunu görmemek, burnunun ilerisini görmemek, burnuna gülmek, burun buruna gelmek, burundan söylemek, burnundan ter akmak, buruna gelmek, buruna kaçmak, buruna gitmek, burun almamak, burun yapmak…

‘Burnundan kıl çekdirmez’ tabirine ne diyeceksiniz ? Çekdirmez a… Burun da onun, kıl da !
‘Burnu Kaf dağında,’ temaşası derhal sinire şahsiyetlerin burnunu kıracak meseller sırasındadır. ‘İt burnu,’ ‘dana burnu’ haşerat-ı muzırradan ikisine, ‘gül burnu’ kırmızı kırmızı olur, bir nevi yabani meyveye delalet eder. Esma-i mürekkebedendir.

‘Vay burnum!’ fecaatile beraber biraz da gülmeğe müsaid bir tabir-i tedaiye güç tesadüf edilir: bunlardan maada, denizlerin, körfezlerin, köylerin ilerülerine doğru çıkmış kara parçalarına da burun dirler. Hiç hatırımdan çıkmaz, eski acemi ıstılahperdazlarımızdan biri yazmış olduğu Bursa Seyahatnamesinde ‘boz’ denilen enf-i kebirin önüne geldik gibi, içinde ‘re’s’ [reis] yerine bu kelime-i arabiyeyi istimal ederek Arabı da, Türkü de güldürmüş idi.

Meşahirden burunlarının irilikleri ile tarihe geçmiş olanlar meyanında evvela İngiltere Kraliçelerinden Elizabeth’i zikr edeceğim. Sebebi, çünkü iriliğinden dolayı pek ziyade müteessir bulunduğu gibi, tabii ki Sultan Hamid devrinde olduğu gibi, çehresinin hüsn-i tabiat haricinde olarak resm edilmesi, çizilmesi, hakkolunması men edilmişdir.

Kemal Bey merhum, Fatih’in burnunu Evrak-ı Perişan’da şöyle tasvir eder: ‘…Gözleri parlak, ağzı küçük, burnu kiraza sokulmuş şahin gagası şeklinde kemerli idi.’ Ebuzziya merhum da ‘Burunlarının azametile meşhur olanlar’ unvanlı bir makaleye ilave etdiği bir haşiyede ‘bizde de Vehbi Molla burnunun büyüklüğü ile meşhur idi. Hatta Şinasi’nin Eb’ül-laklakat’ül-enfi komedyası vardır ki, Tercüman-ı ahval’in hin-i zuhurunda tefrika etmişdir. Sultan Mahmud’un ceyb-i hümayun sarrafı olan Kazaz Artin de burunu, büyük burunluların sultanisinden maduddur.    

Dediği gibi, Sultan Hamid’in menfien Selanik’de bulunduğunuma ederek: ‘Alatini misafirinin hürmetli burnu dahi yukarıdaki burunlar meyanında dahil olmağa şayandır. Hususen makam-ı kethüdabende-i kaim iken her işi, burnunu sokmakla telvis edişi, tul-i tabiiden haric olan bu aza-yı sakilin netice-i sakimesi idi,’ diyor.

Fransa üdeba-yı meşhuresinden Edmond Rostand’ın Sırano Berjerak [Cyrano de Bergerac] nezdindeki Sirano burnunun büyüklüğü ile Fransa’da şöhret bulmuş idi. Yine o makalede okuduğuma göre, meşhur Crowell’in Talleyrand’ın Mirabeau’nun, Napolyon’un meşhur cenerallerinden Murat’nın burunları ziyadece sağa, meşhur Prusya kralı İkinci Frederick ile Alman müceddin-i mezhebiyesinden Luther’in burnu hafifce, ilim ve irfanile meşhur Prusyalı Humboldt’unki ziyadece sola münharif, Yunan-ı kadim ukalasından Sokrat’ın burnu ise yamyassı, Avusturya siyasiyununun en şöhretlilerinden olan ve Osmanlı tarihlerinde de adı bulunan Metternich’in ise upuzun imiş.

Maahaza, burunların hiç biri bana makaleyi yazdıran Mis Tortoni’nin burununa benzemezler. Çünki, bu burun ekleme burunların dört defa görmüşlerindendir. 


The Pittsburgh Press, Sunday, July 25, 1926, p. 104
   .

10 Ekim 2017 Salı

KBB EFEMERASI (134) Türkiye Sağır Dilsizler Tesanüt Cemiyeti



Türkiye Sağır Dilsizler Tesanüt Cemiyeti Erzincan Şubesi Başkanı Dursun Bilkoç,
1953-1957 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü ve Dekanlığı da yapmış olan Erzincan doğumlu hemşehrileri Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Fehim Fırat'a 1 Kasım 1971 tarihinde bir mektup yazarak Erzincan'da bir binaya sahip olduklarını ve bu binada yapmayı düşündükleri değişiklikler için onun yardımlarını istemiştir. 

Yukarıda bu mektubun aslı görülmektedir.
.

2 Ekim 2017 Pazartesi

KBB EFEMERASI (133) kafkaslarda bir kbb hekimi

Dr. Hüseyin Hulki Bey, 1917

Hüseyin Hulki Bey, Haydarpaşa Tıp Fakültesinden bundan tam 100 yıl önce 1917 yılında mezun oldu. Ancak mezun olmadan önce okulun 4. sınıfında okurlarken 1914 yılında I. Dünya Savaşı başlamıştı ve Tıp Fakültesi öğrencileri çeşitli cephelere gönderildiler. Bunlardan bir tanesi de Hüseyin Hulki Bey idi. H. Hulki Bey, sınıf arkadaşlarından Reşit Galip Bey ve iki arkadaşı ile birlikte Kafkas Cephesine gönderildiler. Hüseyin Hulki bey yıllar sonra Kafkas Cephesi anılarını yazar A. Şevket Elman'a anlattı ve bu anılar "Dr. Reşit Galip" başlıklı kitabında yayınlandı.
Aşağıda Hüseyin Hulki Bey'in Kafkas Cephesi anılarını okuyacaksınız:

...............

  Cihan harbi başladığı zaman biz (Mektebi Tıbbiyei Askeriye) nin dördüncü sınıfında idik. Mektebin tatil olmasına rağmen Maltepe hastahanesine tayin edildik. Fakat Reşit hastahaneye tayininden bir nevi ârü hicap duymuş gibi son derece müteessirdi. Kendisiyle hemfikir olduğu arkadaşlariyle beraber bir içtima tertip eyledi.

  Cephede çalışmak zamanının geldiğine ve Türkçülük idealinin Kafkas yollarında tahakkuk edeceğine, eski Tıbbiyelilerin fedakârlıklarını misâl getirerek onlar gibi müsbet sahada cesur ve mefkûreci olmak lüzumuna işaret eyledi. Nutku kuvvetli ve müessirdi. Ve bizi yerimizden oynatmağa kâfi gelmişti. Harbiye Nezaretine bilvasıta yaptığımız müracaat is'af edildi. Bu esnada, devrin Harbiye Nâzırı  kabına sığmayan bu ateşli gençleri görmek istedi. Doktor Süleyman Numan Paşa, bizi Enver Paşa'ya takdim etti. Bu vatanperverane tezahürattan çok mütehassis olan Harbiye Nâzırı bize çok iltifat etti. Reşit, mukabele etmek için usulen izin istedi. Gençliğin millî ülkü uğrundaki vazife telâkkisini izah etti. Onun açık, serbest ve cesurane söyleyişini bugün gibi hatırlarım. Merhum, Enver Paşa'nın hayret ve takdirini mucip oldu.

   Artık muhakkak gideceğiz. Derhal yola çıkmazsak vatan tehlikededir! Hattâ yirmi dört saat sonra hareket edecek olan Akdeniz vapuruna yetişmekliğimiz lâzımdır. Askerî teçhizatımız bir gün içinde ikmâl olunarak vapura bindik. Sekiz kişi idik.

   Şafakla beraber hareket ediyoruz. İskele başında kalanların çılgın tezahurat ve alkışları, Selimiyenin selâm toplaiyle karışıyor. Ve biz sekiz genç, üst güvertede, Reşit'in yazdığı Kafkas marşını söylüyoruz; bir ağız, bir insan ve tek bir kalb gibi söylüyoruz.

   Arkadaşımın bu gençlik hâtırasiyle heyecanı aşılanmış, kırbaçlanmış gibi sesi titriyordu.

   Evvelâ Polathaneye ve sonra Trabzon'a geldik. Vali Mehmet Ali Bey İstanbul'dan fevkalâde izaz edilmemiz hakkında emir almıştı. Bizi hakikî kahramanlar gibi karşıladılar; Ziyafetler tertip ettiler. Ve ilk defa burada bize tevzi edilen vaziflerimizin başına geçtik. Gürcü komitesi ile müttehit teşkilâtı mahsusada vazife almağa dâvet edildik; Reşit, Hulusi, Behçet ve ben dört kişi teşkilâta girdik. Diğer arkadaşlardan ayrılış ve motörle Hopa'ya hareket!

   Artık bilfiil faaliyetteyiz. Muharebelere girip çıkıyoruz. Beşinci Ergaristi kordonu muharebesi. Kora, Maradit işgalleri. Uzun ve ıztıraplı bir sergüzeşt!.

   Bir hâtıra: Düşman hududunu geçtiğimiz bir muharebede, Reşit yerden bir miktar toprak aldı. Ve sigara kutusunun içine koydu ve Kâbe toprağı kadar mühim ve kıymetli bir yadigâr demişti.

   Reşit sağ olsaydı, teşkilâtı mahsusanın tarihini yazacaktı. Bunlar, bugünkü mülâkatın hedefi bakımından, alelâde tafsilâttan ibarettir.

   Daima tekrarlayacağımız bir nokta varsa, o da Reşit'in soğuk algınlığı ve cesaretidir. Bir gün Cerfika'ya hareket emri almıştık. Tahtessıfır 35. Reşitten ilk emoptizi bu yolculuk esnasında geldi. Ciğerlerinden gelen kan o kadar çoktur ki, karın üzerinde kırmızı lekeler bıraktı.

   Ben çok telâşa düşmüştüm. Onu kucakladım. Tahtessıfır 35 derece soğukta onun göğsüne kar bastırıyordum. O, fevkalâde bir sükûnet içinde bizi teselli ediyordu.

   Bin müşkilâtla ve yolda kucaklaşa kucaklaşa yolumuza devam ettik. Ve bize her adımda azim, cesaret telkin ediyordu. Reşit artık hastalanmıştı. Trabzon'a iade edildi. Fakat iadei âfiyet ettikten sonra bir jandarma taburu ile bir buçuk sene daha Kafkas cephesinde çalıştı.

   Tecrübeli bir muharip gibi cesurdu. Zeki ve natuktu. En sıkıntılı zamanlarda lâtif ve spiritüel konuşur ve bize neş'e ve hareket verirdi. Reşit bizim neslin en kuvvetli bir iman heykeli idi!..

...............
 
Fikirler Mecmuası'ndan; Dr. Reşit Galip. Hazırlayan A. Şevket Elman, Ankara. sayfa: 30-32, 1955.

(makaleyi bana ileten sayın Dr. Eren Akçiçek'e içten teşekkürlerimle)

.
   

26 Eylül 2017 Salı

KBB EFEMERASI (132) tam 100 yıllık bir hekimimiz



Hüseyin Hulki Bey, 1917 yılında yani bundan tam 100 yıl önce Haydarpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirerek Hekim oldu ve yukarıdaki fotoğrafı gururla çektirdi.

Hüseyin Hulki, 1890 yılında Kula'da doğdu. İlk öğrenimini İzmir'de, Liseyi ise İstanbul Askeri Lisesi'nde bitirdi. Sonrasında Haydarpaşa Tıp Fakültesine askeri öğrenci olarak girdi ve 5. sınıf öğrencisi iken Kafkas Cephesine savaşa gönderildi. Üç yıl sonra döndü ve Tıp Fakültesini 1917'de bitirdi. Hemen ardından Haydarpaşa'da Dr. Ziya Nuri Paşa'nın yanında KBB Asistanlığına başladı. 1922 yılında Yüzbaşı rütbesiyle Kurtuluş Savaşına katıldı ve İzmir'e giren grup içerisinde yer aldı. 
1933 yılına kadar İzmir Askeri Hastahanesinde çalıştı ve Tbp. Bnb. rütbesi ile emekli olduktan sonra da 5 yıl süreyle İzmir Memleket Hastahanesi'nde çalıştı. 1938'den 1950 yılına kadar üç dönem İzmir Milletvekili olarak TBMM'de görev yaptı. 1950-1976 yılları arasında da İzmir'de serbest KBB Hekimi olarak çalıştı ve 1982 yılında da İzmir'de vefat etti.

1935 yılında yürürlüğe giren Soyadı Kanunu ile "Cura" soyadını alan Hüseyin Hulki Bey, İzmir Ege Üniversitesi KBB Bölümü emekli Öğretim Üyelerinden  Prof. Dr. Orhan Cura Hocamızın babasıdır.
.

19 Eylül 2017 Salı

KBB EFEMERASI (131) dr. şefik kayahan reçetesi



İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şefik Kayahan Hocamızın
Taksim, Sıraselviler Caddesi No. 25'deki
Muayenehanesinde 16.8.1965 tarihinde yazdığı
bir Bevitin-C reçetesi
.

12 Eylül 2017 Salı

KBB EFEMERASI (130) ihya salih ilanı





İhya Salih İsanç, İstanbul’da doğmuştur. 1900 senesinde Yüzbaşı rütbesiyle Askerî Tıbbiye’den diploma almıştır.  Gülhane Tatbikat Mektebinde staj gördülten sonra , Askerî Tıbbiye’de açılan müsabaka imtihanına girerek 1908 yılında Seririyat-ı Üzniye, Enfiye ve Hançereviye Muallim Muavinliğine tayin olunmuştur. Muallim Muavini olarak çalıştığı sıralarda, Gurabayı Müslimin Hastanesinde o tarihe kadar olmayan Kulak, Burun, Boğaz Şubesini tesis etmeğe muvaffak olmuş, ayni zamanda o hastaneye fahriyen devam etmeye başlamıştır. 1910 yılında  kendi arzusu ile askerlikten istifa etmiş ve sivil hayata geçmiştir. Sivil hayata geçince Guraba Hastanesine muvazzaf olarak tayin olunan Dr. İhya Salih İsanç, ihtisasını tekemmül ettirmek için 1911 de Paris’e gitmiş, bir sene müddetle devam ettiği Lariboisier Hastanesinden sertifika almağa muvaffak olmuş, ayni zamanda hususi  hastanelere devam ederek o zaman yeni inkişaf etmekte olan yemek ve nefes boruları hastalıkları üzerinde tetkiklerde bulunmuştur. 1912’de İstanbul’a dönünce Guraba Hastanesindeki vazifesine başlamıştır. Balkan Harbinde önce Vardar Ordusuna Sıhhiye Müfettişi, sonra da Gülhane Hastanesinde Mecruhi askerlerin tedavisiyle meşgul olmuştur. Askerlikten terhis edilince Guraba Hastanesindeki vazifesine başlamıştır.  1933’de Guraba Hastanesinden, İstanbul Çocuk Hastanesi KBB Hastalıkları Mütehassıslığına tayin olunmuş ve 1936’da kendi arzusu ile tekaüt olmuştur. 1927 ve 1931 yıllarında Paris’te toplanan Uluslar arası KBB Kongrelerine iştirak etmiş ve kıymetli iki tebliğde bulunmuştur.

Dr. İhya Salih İsanç,  8 Mayıs 1930 tarihinde kurulan Türk Otolarengoloji Derneği'mizin ilk beş kurucusundan birisidir.

Aşağıda onun 17 Şubat 1937 Çarşamba günü AKŞAM Gazetesinin 
10. sayfasında çıkan bir ilanını göreceğiz:




.

5 Eylül 2017 Salı

KBB EFEMERASI (129) dr. taptas'ın milletvekili adaylığı



Dr. Nikolas Taptas, 1871'de İstanbul'da doğdu. 1889'da Galatasaray Lisesi'ni bitirerek bir yıl Hukuk Mektebi'ne devam etti. 1890'da Askeri Tıp Mektebi'ne dışarıdan (harici) kabul edildi. Ancak 1894'te Askeri Okula dışarıdan öğrenci alımı kaldırılınca Kadırga'da bulunan Sivil Tıp Mektebine devam etmek zorunda kaldı ve 1896 yılında bu okulu bitirdi. Aynı yıl, Kulak Burun Boğaz dalında Uzmanlık eğitimi almak için Paris'e gitti. Bir süre Brüksel, Berlin ve Viyana'da ünlü Tıp bilginleriyle çalıştıktan sonra 1898'de İstanbul'a döndü. Galata'da bulunan Saint Georges Hastahanesi KBB Bölümünün başına getirildi. Bir ara Veliaht Reşat Efendi'nin Doktorluğunu yaptı. Daha sonra Etfal Hastahanesine atandı. II. Meşrutiyet'ten sonra Kadırga Tıp Mektebinde yardımcı Öğretim Üyesi olarak ders vermeye başladı. 1910'da yeniden Etfal Hastahanesi'nde görev alarak 1922 yılı sonuna kadar buradaki görevine devam etti. İstanbul, Paris, Lyon ve Berlin'de KBB Derneklerine üye oldu. KBB alanında çok sayıda bilimsel yayın yaptı. 1955 yılında İstanbul'da vefat etti.

Cumhuriyet döneminde gayrımüslim yurttaşlar diğer bir deyişle azınlıklar ilk kez 1935 seçimleriyle TBMM'ye girdiler.  O yıl, Atatürk'ün isteği ile dört gayrımüslim aday 1935'te bağımsız olarak seçilerek TBMM'ye girdiler. Bunlardan birisi de KBB Mütehassısı Dr. Nikolas Taptas idi.

Dr. Taptas, 3 Şubat 1935 tarihinde Ankara Valiliği ve Belediye Başkanlığı'na verdiği dilekçe ile Saylav seçildiğinde neler yapacağını şu dilekçe ile bildiriyordu:

"Aşağıda yazılı program ve şartlar içinde Ankara vilayeti saylavlığına namzetliğimi koydum. Namzetliğimi ve programımı ikinci muntehiblere (seçmenlere) ve kazalar teftiş heyeti reisliklerine bildirmenizi rica ederim. Programım şudur: Ben azlık mümessili değil, Türk ulusuna mebus olmak istiyorum. Ve buna her zaman sadık kalarak Mecliste çalışacağım. Yurdumuzun maddi ve manevi menfaatlerine sevgili ve kudretli vatanımızın daha ziyade yükselmesine var kuvvetimle çalışacağım". 




Ayın Tarihi Dergisi, Mart 1935  No. 15, sayfa 2

.

22 Ağustos 2017 Salı

KBB EFEMERASI (128) dr. bahri ismet bey'e pasaport verilmesi


Cerrahpaşa Hastahanesi KBB Hastalıkları Mütehassısı Hocamız Bahri İsmet Bey, 27-30 Eylül 1932 tarihleri arasında Madrit'te toplanacak olan Uluslararası KBB Kongresine gidebilmek için Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâletine başvuruda bulunarak eşi ve kendisine Siyasi Pasaport verilmesini ister.

Bu dilekçe 11 Ağustos 1932 tarihinde dönemin Vekiller Heyeti'nce görüşülerek tasvip ve kabul edilir. Kararnamenin altında Reisicumhur Gazi M. Kemal, Başvekil İsmet İnönü ve Sağlık Vekili Refik Saydam'ın da imzaları vardır. Aşağıda bu belgeyi görüyoruz:



15 Ağustos 2017 Salı

KBB EFEMERASI (127) dr. ziya tinel ilanı


Dr. Ziya Tinel, 1927 yılında Samsun’da doğdu. 1944 yılında Erzurum Lisesi’ni, 1951 yılında da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. 1951-1952 yılları arasında Diyarbakır’ın Hani Bucağı ve Çınar İlçesi Hükümet Tabibi, 1953-1954 arasında Urfa Birecik Sıtma-Savaş Tabibi, 1954-1957 arasında Urfa Bölge Sıtma-Savaş Başkanı İl Sağlık Müdürü ve 1958-1959 arasında Türkiye BCG Kampanyası Kurucu Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1959-1961 yıllarında Kulak-Burun-Boğaz ihtisası yapan Dr. Ziya TİNEL 1961-1964 yılları arasında Ankara Devlet Hastanesi K.B.B. Mütehassısı ve 1964-1979 yılları arasında SSK Ankara Hastanesi’nde K.B.B. Kliniği Kurucusu ve Klinik şefi olarak görev yaptı. 1979 da kendi arzusu ile emekli olan Dr. Ziya TİNEL 1996 yılına kadar serbest hekim olarak çalıştı.
Dr. Ziya TİNEL’in yoğun bir sosyal faaliyetleri vardı. 1958-1965 yıllarında ODTÜ Öğrenci Yurt­ları Kurucu Müdürlüğü ve Doktorluğu, 1960-1983 yıllarında Ankara Veremle Savaş Derneği Yönetim Kurulu üyeliği, 1960-1964 yıllarında Ankara Tabib Odası Genel Sekreterliği ve Başkanlığı, 1961-1964 yılında Türk Tabibler Birliği Yönetim Kurulu üyeliği, 1963 yılında Türk Hekimleri Yardımlaşma Derneği ve Fen Lisesi Koruma Derneği Kuruculuğu ile 1965 yılında Ankara Kulak Burun Boğaz Derneği Kurucusu ve 18 yıl süreyle bu Derneğin Başkanlık ve Genel Sekreterliğini, SSK Ankara Hastanesi Koruma ve Geliştirme Derneği, 1966 yılında Türk Hekimler ve Eczacılar Sendikası Kuruculuğu, 1973 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Eğitim Vakfı kuruculuğu, 1971-1979 yıllarında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Tababet Yüksek Kurulu üyeliği, 1974 yılında Türkiye Kulak Burun Boğaz Dernekleri Federasyonu kuruculuğu, 1980 yılında ODTÜ Prof. Dr. Mustafa N. PARLAR Eğitim ve Araştırma Vakfı kurucusu ve 18 yıl Mütevelli Heyeti Başkanlığı ve 28 Aralık 1998’den itibaren de Onursal Başkanı, 1983 yılında Sosyal Demokrasi Partisi, 1989 yılında Atatürkçü Düşünce Derneği Kuruculuğu, bir dönem Yönetim ve bir dönem Denetim Kurulu üyeliği ile Türkiye Verem Savaşı Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği, 1993 yılında Toplumsal Siyasal ve Ekonomik Araştırmalar Vakfı (TESAV) kuruculuğu, 1997 Atatürk Düşünce Vakfı kurucusu ve 2. Başkanlığı yapmıştır. 1976 da Ulusal Verem Savaşı Derneği Onursal Rozet ve Madalyası ödülü ve beratı, 1990 yılında ODTÜ Yüksek Hizmet ödülü almıştır. Bu değerli Hocamız     3 Kasım 2003 tarihinde aramızdan ayrıldı.
Aşağıda Ziya Tinel Hocamızın emekli olduktan hemen sonra 6 Temmuz 1979 tarihinde   Ankara'da Necatibey Caddesinde açtığı Muayenehanesinin ilanı görülmektedir:
.

8 Ağustos 2017 Salı

KBB EFEMERASI (126) dr. sani yaver'in soru önergesi



Dr. Sani Yaver (1880-1971)

Hocamız Prof. Dr. Sani Yaver emekli olduktan sonra 1950 seçimlerinde Demokrat Parti'den İstanbul Milletvekili adayı oldu ve 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan genel seçimlerde seçilerek TBMM'ne girdi. Değerli Hocamızın Meclis'e girdikten bir ay sonra D.P. Meclis Grubu İdare Heyetine yazılı bir soru önergesi vererek Ankara'da yapılmakta olan Anıtkabir'in inşaası maksadıyla istimlak edilen arazi sahiplerine hazineden kimlere ve ne miktar paranın ödendiğine ilişkin bir soru önergesi verdi.

Aşağıda bu soru önergelerinin orijinal kopyalarını görüyoruz.
Sorulara yanıtlar sözlü olarak verildiğinden önergenin yanıtını maalesef bilemiyoruz:








1 Ağustos 2017 Salı

KBB EFEMERASI (125) selanik dilsizler mektebi talebeleri


   Osmanlı döneminde Selanik'te bir Dilsiz Okulu açılması için girişimler 1895 yılında başlamış ve Fuad Efendi, buradaki Hamidiye Mektebi'nde bir sınıf açmak istemiştir. Gerekli izinler ancak 1909 yılında alınabilmiş, yatılı ve gündüzlü eğitime başlanmıştır. Maddi yardımlarla varlığını devam ettiren okul 1912 Balkan Savaşı sırasında faaliyetini yürütemez hale gelmiştir.  Mektep, Selanik'in 26 Ekim 1912'de işgalinden sonra 1913 yılı başlarında kapanmıştır.

   Yukarıda Selanik Dilsiz Okulu öğrencilerinden bir bölümünün fotoğrafı görülmektedir.


(Bilgi: M. Gündüz, Eğitime Bakış, yıl 10, sayı 31, 2014,  Fotoğraf: Baki Sarısakal'dan alınmıştır)
.

25 Temmuz 2017 Salı

KBB EFEMERASI (124) doç. dr. safa karatay'ın istanbul üniversitesine geçmesi



Safa Karatay 1912 yılında Konya’da doğdu. 1932 yılında Kuleli Askeri Lisesinden birincilikle mezun oldu. 1938 yılında da Tıp Fakültesini Pekiyi derecesi ile bitirip, Hastane stajını Deniz Hastanesi Kulak Servisinde yapmıştır. 1941 yılında Ankara Gülhane’de Vahdettin Özan’ın yanında İhtisasa başlamış ve 1943 yılında ABD’ne Boston’da  Harvard ve New York’ta  Columbia Üniversitelerine gönderilmiş ve sonrasında da Kasımpaşa Deniz Hastanesine KBB Mütehassısı olarak tayin edilmiştir. 
Dr. Safa Karatay, Sağır-Dilsiz Okulu’ndaki çalışmaları ile tezini hazırlamış ve 
1950 yılında Doçent olmuştur. 

Değerli Hocamızın, Binbaşı Rütbesinde iken İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünce istek yapılmış ve
Milli Savunma Bakanlığı da MSB kadrosunda gösterilmek üzere,
Tabip Binbaşı Safa Karatay'ın
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak, Burun ve Boğaz Kliniği Doçentliğinde
çalıştırılması için Bakanlar Kurulu'na 29-6-1951 tarihinde gönderdiği yazı ile
muvafakat istemiştir.

Bakanlar Kurulu da 3/7/1951 tarihli kararı ile 1281 sayılı yasanın 1. maddesi uyarınca
bu isteğe olumlu yanıt vermiş ve 
bu karar ayni gün İstanbul Üniversitesi Rektörlüğe tebliğ edilmiştir. 

Bu yazışmaların belgeleri aşağıdadır: 





.

18 Temmuz 2017 Salı

KBB EFEMERASI (123) dr. hikmet altuğ reçetesi


Prof. Dr. M. Hikmet Altuğ Hocamızın
Nişantaşı, Rumeli cad. No. 25/2 adresindeki Muayenehanesinde yazdığı
bir Pomad Efetonin reçetesi.

.

11 Temmuz 2017 Salı

KBB EFEMERASI (122) dr. sami kulakçı'ya teşekkür ilanı


Dr. Sami Kulakçı,1898 yılında Gelibolu'da doğmuştur. İlk tahsilini Rodos'ta, Ortaokulu Çanakkale'de ve Liseyi de Üsküdar'da bitirdikten sonra, 1921 senesinde Tıp Fakültesinden diploma almıştır. Mezun olduktan sonra K.B.B. İhtisasını yapmak üzere  Cerrahpaşa Hastanesine Asistan olarak girmiş, bir buçuk sene burada çalışmıştır. Buradan ihtiyat Yüzbaşı olarak Garp Cephesi 116 numaralı Hastane Tabipliğine verilmiş, bir sene hizmetten sonra terhis edilmiştir. Bir sene kadar Balıkesir Sıtma Mücadelesi'nde vazife alan ve oradan Tire Hastane Tabipliğine tayin edilen Dr. Sami Kulakçı, Hastanedeki görevinden istifa suretiyle ayrılarak İzmir'e gitmiş, orada serbest çalışmaya başlamıştı. İkinci Cihan Harbinde ihtiyat Yüzbaşı rütbesiyle 65. Tümen Cerrahi Hastanesine verilmiş,
bir buçuk sene vazife gördükten sonra terhis edilmiştir. 
Dr. Sami Kulakçı, İzmire dönerek serbest Doktorluk yapmakta iken ikinci defa 1945 senesinde askerlik görevine çağrılmış, Konya Asker Hastahanesi Kulak-Burun-Boğaz Mütehassıslığına tayin edilmiştir.
Daha sonra tekrar İzmir'e dönerek serbest KBB Mütehassısı olarak çalışan Dr. Sami Kulakçı
1959 yılında vefat etmiştir.

26 Ağustos 1940 Pazartesi günü
İzmir'de yayınlanan Yeni Asır Gazetesi'nde
ayni gazetenin İdare Memuru Kadri bey tarafından
oğlu Hasan'ın sağırlık illetini
hazakat ve hassasiyetle ve yaptığı ameliyatla 
hal-i tabiisine getiren Boğaz, Burun ve Kulak Mütehassısı
Dr. Sami Kulakçı'ya teşekkürlerini ifade eden
bir ilân yayınlandı.
Aşağıda bu  ilanı görüyoruz:



.